Bütün ülkelerin
proleterleri, birleşiniz!
TÜRKİYE
KOMÜNİST PARTİSİ
PROGRAM
(ÜÇÜNCÜ PROGRAM)
GİRİŞ
GENEL DURUM
EKONOMİK ve SOSYAL DURUM
TKP' NİN SAVAŞ ÖDEVİ
TÜRKİYE HALKININ BUGÜNKÜ
SAVAŞI VE ULUSLARARASI KOŞULLAR
TÜRKIYE'DE KAPİTALİST GELİŞME
ULUSAL ve SOSYAL KURTULUŞ
SAVAŞI
DEMOKRATİK DÖNÜŞÜMLER
Ulusal Egemenliğin Yeniden
Kurulması
Ekonomik Alanda
İLERİ DEMOKRASİ
İşçi Sınıfının Politik Sosyal
Hakları
Dış Ülkelere Göç
Köy Emekçileri ve Demokratik
Toprak Reformu
Orta Tabakalar
Ordu
Kadın Hakları
Gençlik
Ulusal Kültür ve Eğitim
GİRİŞ
Türkiye
Komünist Partisi, Büyük Oktobr Sosyalist Devrimi 'nin doğrudan doğruya
etkisi altında, yeryüzünde yepyeni bir çağın açıldığı, devrim hareketlerinin
yükseldiği bir dönemde, Türkiye'de ulusal kurtuluş savaşının ölüm, kalım
günlerinde doğmuştur. Bu parti 1919-1920 yıllarında biçimlenmiştir. Bu
oluşma, ulusal kurtuluş savaşının ateşleri içinde gelişmiştir. TKP,
memlekete dalan emperyalistlere karşı silaha sarılan halkın yanında, ilk
adımda yer almıştır. Türkiye'yi köleleştirmek için gelen yabancı1ara destek
olan gerici güçlere, kapitalist ve feoda1 sömürüye, bu düzene karsı aktif
savaşa geçmiştir.
Bu
program Türkiye Komünist Partisi 'nin üçüncü programıdır. Birinci program,10
Eylül 1920'de, Birinci Kongre’de onaylanmıştır. O dönemde, memlekete dalan
emperyalistleri kovmak, onlara destek olan gerici güçleri ezmek,
padişahlığı devirmek, bağımsız bir devlet, demokratik bir cumhuriyet kurmak
uğrunda Türkiye halkı, emekçi yığınları silaha sarılmıştı. TKP, komünistler
bu kurtuluş savaşına, tâ baştan silahla, ateş boylarında katılmışlardır.
Birinci Program hem bu savaşı içeriyordu, hem de köklü devrimlerle toplum
düzenini kökünden değiştirmeyi, halk yararına ileri demokratik bir düzen
kurmayı, sosyalizme yolu açmayı amaçlıyordu.
Birinci
Programın temelinde şu ilkeler yer almıştır: Ulusal kurtuluş savaşına
komünistlerin geniş ölçüde katılması. Memleketin emperyalistlerin
pençesinden, emekçi yığınlarının, yurt içinde sömürgecilere destek olan
asalakların, sömürücü sınıfların, kapitalistlerin, ağaların ezgisinden
kurtarılması. Emekçilerin istekleri, halkın demokratik hakları uğrunda
canla başla savaş yürütülmesi. Bütün ilerici güçlerin ulusal bir savaş
çevresinde birleşmesi. Yeryüzünün devrimci hareketleriyle, dünya
proletaryasiyle, özellikle dünyamızın ilk işçi-köylü devleti olan
Sovyetler’le en sıkı bağların kurulması.
Kurtuluş Savaşından sonra
burjuvazi egemenlik ve diktatorasını kurdu. TKP’ni yasakladı. İkinci Program
bu dönemde hazırlandı. 1923-1933 yıllarının özelliklerini, savaşını içerdi.
Birinci Programın ana ilkeleri
İkinci Program’da da kaldı.
1932’de Dördüncü Kongre
değişen koşulları gözönüne alarak, İkinci Program’4ın değiştirilmesini
kararlaştırdı.
TKP’nin ikinci eylem programı
başka koşullarda işlenmiştir. Egemenliği eline geçiren burjuvazi geniş
yığınların, işçi sınıfının demokratik isteklerine, köklü toprak reformuna,
devrimci oluşumlara karşı çıkmış, büyük toprak ağalarıyla, yabancı
sermayelerle bağlaşma yoluna girmiştir. Bu nedenle, programın birinci
maddesinde: Türkiye Komünist Partisi’nin savaşları emperyalizme ve ona
memlekette destek olan burjuvazinin ve büyük mülk-toprak sahiplerinin
egemenliğine karşı yöneltilmiştir, deniliyor.
O günlerden bu yana geçen uzun
zaman içinde gerek Türkiye’de gerekse dünyada güçler dengesinde sınıf
savaşının koşullarında büyük değişiklikler meydana geldi. Bazı sekterce
eğilimleri olan İkinci Program eskidi, günün yeni koşullarına uymaz oldu.
Dördüncü Kongre’nin aldığı kararın uygulanması, yani Üçüncü Program’ın
hazırlanması gecikti. Bu gecikmenin nedeni, sürekli ağır terör, çok zor
gizlilik koşulları, parti yönetiminde uzun süre oportünistlerin program ve
tüzüğün yenilenmesi önerilerine aldırmamalarıdır.
TKP,
halkımızın ulusal demokratik savaşımlarını, onun en iyi geleneklerini sonuna
kadar savunmuş, bu savaşçı mirasını göz bebeği gibi korumuştur. Daha 1920’de
“Türk işçilerine” ilk seslenişinde, yayınladığı bu ilk çağrısında TKP şu
istekleri ileri sürüyordu:
1) Sendikaların,
toplantıların, grevlerin, basının tam serbestliği, kişinin dokunulmazlığı,
özgürlüğü;
2) Genel ve eşit seçim hakkı;
3) Jandarma yerine ahali tarafından seçilecek Halk Milisi;
4) Yürürlükteki bütün
vergilerin kaldırılması, yerine kazanca oranla artan vergi sisteminin
konması;
5) Çocukların zorunlu, genel,
parasız eğitimi;
6) Toprağın ve tarım
araçlarının topraksız ve az topraklı köylülere bedava dağıtılması;
7) İç ulaşımda tam serbestlik;
8) Padişahlığın yıkılması,
halifeliğin kaldırılması, genel valilere, valilere, ilçe kaymakamlarına ve
diğer yüksek memurlara yol verilmesi, bu görevlilerin halk tarafından
seçilmesi;
9) İşçi bayramlarının resmen
tanınması...
GENEL DURUM
Bugün
Türkiye ve halkı tarihinin
karmaşık, çetin ve sorunlu bir aşamasını yaşıyor. Memlekette toprak
ağalarıyla sarmaşan, emperyalist tekellerle bağlaşan, holdingçiliğe,
tekelciliğe yükselme, finans oligarşiye dönüşme , devleti ele geçirme süreci
içinde olan ve militarist klikle bütünlesen büyük burjuvazi egemenlik
sürüyor.
Bu burjuvazi, dayandığı sömürü
düzenini, egemenliğini ayakta tutabilmek için sık sık, faşist biçimi
yöntemlere, sıkıyönetimlere başvuruyor. Büyük burjuvazinin, gericiliğin bu
saldırıları bütün ilerici güçlere, en başta devrimci ana güç olan işçi
sınıfına, onun örgütlerine, politik, ekonomik hareketlerine, ideolojisine
karşı yönetilmiştir. Bu saldırı, ulusal burjuvazinin sola açılan kanadını
da ateş altına almıştır.
Türkiye, bugün, derebeylik
artığı ilişkilerin hâlâ yaşadığı, memleketin ekonomik, politik, stratejik
kilit yerlerine, ordusuna emperyalist devletlerin el attığı, bu yüzden
egemenlik haklarından bir çoğunum yitiren kapitalist bir ülkedir.
Bu durum ve özellikle Birleşik
Amerikan emperyalizminin 25 yıldır Türkiye'de sürdürdüğü hegemonya geniş
emekçi yığınlarına, halka sayısız acılar, sonsuz felaketler getirmiştir.
Büyük burjuvazinin, gerici egemen çevrelerin ve hükümetlerinin ulusal
çıkarlara aykırı, halk düşmanı politikaları, memleketi emperyalistlerin
saldırganlık bloklarına, NATO’lara koşmaları, halkın yararına sosyal,
ekonomik, kültürel köklü reformlar yapılmasına karşı çıkmaları süregen, derin bunalımlara yol açmıştır. Bu süreç kapitalizmin,
emperyalizmin genel bunalımıyla içiçe girmiştir.
Sömürüye dayanan,
anti-demokratik düzenin yapısındaki ana çelişkiler sürekli sertleşiyor.
Emekle sermaye arasındaki uzlaşmaz savaş, ulusun büyük kesimiyle, geniş
halk yığınlaıı ile emperyalizm arasındaki çelişkiler gittikçe gelişti.
Sınıfların ve sınıflara dayanan partilerin, karşılıklı yeralımı gittikçe
daha da somutlaştı.
Işbirlikçi büyük burjuvazinin,
büyük toprak beylerinin, emperyalist tekellerin, yerli yabancı ortakların
çıkarlarını AP, DP, CGP gibi partiler savunuyor. En sömürgen , en gerici
güçerin bu partileri, ayrı adlar taşımakla beraber, aynı sınıfın değişik
kesimlerinin çıkarlarını savunuyor, aynı zamanda bu değişik kesimlerin
çelişki ve çatışmalarını da yansıtıyorlar.
Burjuvazinin içinde ayrışma
süreci hızlanıyor. Ulusal burjuvazinin, orta tabakaların, işbirlikçi
burjuvazi, emperyalizm ve yabancı sermaye ile çelişmeleri, çatışmaları
artıyor, sertleşiyor'. CHP ile gerici partiler arasındaki boğuşma bu
çatışmanın açığa vurulmasıdır.
Ulusal, liberal burjuvazi,
halk yığınlarının ve büyük burjuvazi ile çelişkisinin baskısı altında,
emperyalizme ve işbirlikçi burjuvaziye karşı direnmek zorunluğunu zaman
zaman duyuyor. Burjuvazinin her iki kolunu ayıran kesin bir duvar yoktur.
Ayrışmalar işçi sınıfına karşı birleşmeye de dönüşüyor.
Militarist klik, işbirlikçi
burjuvazi ve emperyalizmle bütünleşmiştir. Bu bütünleşme OYAK gibi
holdinglerin kurulmasıyle, daha da kuvvetlenmiş, militarist kliğin
doruğunda mültimilyoner generaller türemiştir.
Son yılların olayları
Türkiye'de işçi sınıfının devrimci ana güç olduğunu, ulusal
anti-emperyalist, demokratik direnişi etkilediğini, onu güçlendirdiğini
doğruladı. İşçi sınıfının mücadelesi, köylü yığınlarının, orta tabakaların,
ulusal burjuvazinin, demokratik haklar, ulusal bağımsızlık için
yürüttükleri savaşı etkilemektedir.
Emperyalizme, .Amerikan
ağalığına karşı, ulusal bağımsızlık için, başınabuyruk yaşamak için
süregelen mücadele genişledi. İşçi sınıfının, emekçi yığınlann sömürü
düzenine, anti-demokratik rejime karsı mücadelesi, büyük burjuva-ağa
ikilisinin diktatorasına karşı savaşımı, bütün ilerici ve uluşal güçlerin
anti-emperyalist çıkışlarıyla çitişti. Türkiye üzerindeki Amerikan
hegemonyasına, NATO'ya, kölelik anlaşmalarına, Ortak Pazar tekellerinin
sömürüsüne karşı değişik ulusal güçlerin yığınsal protesto ve gösteri
yürüyüşleri, giderek çatışmalı, sert, kanlı biçimler, geniş ölçüler aldı. Bu
ulusal direniş, işçi sınıfının sürekli, gittikce güçlenen savaşları,
grevleri, 15-16 Haziran 1970'deki binlik işçi yürüyüşü, bu tür heybetli,
burjuvazinin içine korku salan örgütlü, bilinçli işçi hareketleri üzerinde
yükseldi. Ve işçi sınıfı, halk düşmanı rejime, Amerikan köleliğine karşı,
ulusal bağımsızlık, demokrasi, barış ve sosyal kurtuluş için giden bu
savaşta başı çeken devrimci ana güç olarak kendisini tanıttı.
Büyük burjuvazi, bu tarihsel
gelişmeyi önlemek, süregen bunalımın bütün yükünü geniş emekçi yığınların
sırtına yüklemek, bunalımın içinden süngü gücüyle çıkmak, kendi içindeki
çelişkileri de bununla “çözmek” istiyor. Bu burjuvazi Amerikan
emperyalizmine, NATO'ya dayanarak ve CIA’nın desteğiyle, 12 Mart 1971’de
generaller
cuntasının komutasında orduyu
halkın üzerine sürdü. Sıkıyönetim kurdu. Kanlı, faşist yöntemlerle işçi
sınıfının, halk yığınlarının uzun, çetin savaşlarla elde etmiş oldukları
vazgeçilmez demokratik hakları, kazanımları budadı. Bunalım, çelişkiler daha
da sertleşti, savailar daha zor bir döneme girdi.
EKONOMİK VE SOSYAL DURUM
Türkiye’nin doğal kaynakları
zengindir. Toprakları verimlidir. İnsangücü kaynakları biteviye artıyor.
Halkımız emekseverdir, calışkandır, yeteneklidir. Bu halk, özgür, genlikli,
mutlu bir yaşama düzeyine yükselmek, memleketi ekonomice, endüstrice
geliştirmek için gerekli olanaklara sahiptir. Böyleyken, Türkiye geri kalmışlıktan kurtulamıyor, halk yığınları en
ağır koşullar altında, adaletsizlik, yoksulluk, bakımsızlık, bilgisizlik
içinde yaşıyor. Geniş emekçi yığınların yoksullaşma süreci artıyor. Bunun nedeni, bu geriliği, koyu yoksulluğu belirleyen etkenlerin
başlıcası Türkiye’nin sadece bir kapitalist ülke olması değildir, aynı
zamanda ekonomik ve politik bakımdan emperyalizme bağımlı bir devlet
olmasıdır.
Temel üretim araçları,
fabrikalar, bankalar, büyük toprak, ticaretin en büyük dilimi yerli ve
yabancı tekellerin, kodaman toprak ağalarının elindedir. Holdingler, yurdun
her ilini şubeleriyle kaplayan yerli ve yabancı 49 banka, 110 mültimilyoner,
üçbin büyük toprak ağası, 120 yabancı kumpanya halkın mutlak çoğunluğunu
sömürüyor.
Özel kanunlarla kendilerine
sağlanan imtiyazlar, ayrıcalıklardan alabildiğine yararlanan yabancı
kumpanyalar, emperyalist tekeller, Türkiye'de vurdukları aşırı kârları
dışarıya aktarmakta, alıp götürmektedirler.
Memleket ekonomisi, devlet
bütçesi, Türkiye NATO’ya koşulduktan bu yana, emperyalistlerin savaş
hazırlıkları, kışkırtmaları planlarına göre düzenleniyor. Bu hazırlıklara,
NATO’ya, Anadolu’da açılan stratejik yollara, saldırı üslerine, Amerikan
hava alanlarına, atom başlıkları yığınaklarına, şimdiye kadar, Türkiye
hükümetleri yaklaşık 200 milyar lira harcamışlardır. Yine bu dönem içinde,
açıklanan verilere göre devlet borçları 112 milyar liraya yükselmiştir. Bu
borçların 40 milyarı faizleridir. Halk, 2020 yılına kadar bu borçları
ödemeye zorlanıyor.
Kodaman burjuvazinin bencil,
ulusal çıkarlara aykırı, halk düşmanı politikası Türkiye üzerinde
emperyalistlerin etkisini, durumlarını kuvvetlendirdi. Alacaklı devletler,
eski “Genel Borçlar Kurulu”nun (DüyunuUmumiye) bir benzeri olan
Konsorsiyom'u kurdular. Bu yabancı kurum ve “AID” denilen, Merkez Bankasında
“karşılık paraları” elinde tutan Amerikan örgütü, Türkiye hükümetlerinin
bütçelerinin bağlanmasını, parasal işlerini, vergi, gümrük politikalarını
kontrol ediyor Bütün bakanlıkların çalışmalarını Amerikan “uzmanları” ve
değişik Amerikan misyonları
denetliyor.
Birleşik Amerikan
emperyalizmine uyduluk, NATO üyeliği memleketin ekonomik, sosyal, politik
durumunu altüst etmiştir. Bu politika, bu süreç, bir yandan, daha az ellerde
daha büyük sermayelerin birikmesini, yığılmasını, toplulaşmasını
hızlandırmış, bir yandan da militarist kliğin tepesini tutanların yerli ve
yabancı tekelci çevrelerle, finans oligarşisiyle bağlanmasını
kuvvetlendirmiştir. İşbirlikçi burjuvazi, bankalarla bağlı büyük çiftçiler,
toprak ağaları kat kat zengin olmuşlardır. İstatistik verilere göre, ulusal
gelirin yarısından çoğu, %54’ü, nüfusun %3’ünün elinde toplanmıştır. Öte
yandan emekçi yığınların, geniş halk katmanlarının durumları kat kat
bozulmuş, yaşamları bir cehennem olmuştur.
Boyuna artan vergiler,
doğrudan doğruya gelen zamlar, füze misali yükselen fiyatlar, birbirini
izleyen enflasyonlar, kâat paranın boyuna düşmesi emekçi yığınları eziyor,
iş gündelikleri en az geçim indiriminin biteviye altında kalıyor.
Devlet hazinesini kendisine
arpalık yapan büyük burjuvazinin ve hükümetlerinin NATO'culuk politikası,
toplumun orta katmanlarını: Esnafı, küçük tüccarları, ulusal burjuvaziyi,
serbest meslek dalının alt sıralarını eziyor. Bütün bu katmanlar arasındaki
ayrışma, sivrilme, dağılma süreci, burjuvazinin ayrı ayrı grupları
arasındaki çelişkileri kuvvetlendirmiştir.
Ayrışma süreci köyde daha sert
biçimler almıştır. Kapitalizm köye, tarıma çoktan girmiştir. Bu ilişkilerin
yayılma hızı yüksek değildir. Burjuvazi köye, tarıma köklü toprak
reformuyla, demokratik devrimle, derebeyliği , ağalığı yıkarak girmedi. 0,
böylesi bir devrime ta baştan karşı çıktı. Burjuvazi, derebeylik mülkiyet
biçimini kapitalist ilişkilerle uyumlaştırdı, ağalık sistemini bu kalıplara
uydurdu, onlarla çitişti. Sonra, Birleşik Amerika, Türkiye'deki
dayanaklarından biri olan büyük toprak ağalarını Marşal “planı”yla
desteklemeye başladı. Böylelikle toprak ağalığı iki yönden korundu. Bu
nedenle tarım, halkı doyuramıyor , giydiremiyor.
Ama bütün bunlar, ister
istemez , sınıfsal çelişkileri, ayrışma sürecini, köylü yığınlarıyla büyük
toprak ağaları arasındaki savaşımı daha da sertleştirdi. Son yıllardaki
köylü yürüyüşleri, ağaların topraklarına yoksul, maraba köylülerin el koyma
girişimleri, bu cıkışlarla, kimi zaman silâhla hak savunmaları savaşın
sertleşen ölçülerini gösterir. Geniş köylü yığınları sürekli yoksullaşıyor,
yıkılıyor. Ağası, tefeci, aracısı ona nefes aldırmıyor. Bugün, 1969 köy
sayımına göre, 4 milyon 126 bin köylü ocağından 1 milyon 258 bininin bir
karış toprağı yoktur. Tarım işçilerinin sayısı, son verilere göre, 1
milyondur. Hepsi 7 milyon köylü topraksızdır.
Köyde, kentte ayrışma süreci
sonucu, doğumun da artmasıyla birlikte, her yıl iş pazarına 400 bin kişi,
taze işgücü dökülüyor. Endüstrinin gelişme adımları bu işgücü akımını
kucaklamaktan çok uzaktır. İşsizlik durmadan artıyor. Sürekli işsizlerin
sayısı 3 milyonu buluyor. “Gizli” işsizlik te ayrı. Avrupaya, “Ortak Pazar”
ülkelerine iş aramaya giden Türk işçilerinin sayıları, aileleriyle birlikte
1 milyonu aşmıştır.
TKP'NİN SAVAŞ ÖDEVİ
Bütün bu sorunlar, gelişmeler,
tarihsel bir zorunluk olarak çözüm bekliyor. Türkiye Komünist Partisi'nin
ödevi, bu gelişmeleri yalnız, nesnel biçimde anlatmak değil, işçi sınıfının,
milyonlarca emekçi yığınların, halkın önünde boydanboya duran bu sorunlara
cözüm yolları bulmak, bu durumu ileri demokratik bir düzenle değiştirmek
için bu güçlerin savaşlarını örgütlemek ve yönetmektir.
Bugünkü halk düşmanı düzeni,
emperyalist çevrelere dayanan büyük burjuva-ağa ikilisinin, bu sömürgen
sınıfların egemenliğini her türlü savaş araç ve yöntemleri ile yıkmak
tarihse1 bir zorunluk olmuştur. Türkiye'nin ileri demokratik bir düzene
geçmesi kaçınılmazdır.
TKP'nin yakın amacı olan bu ileri demokratik devrim düzeyine ana devrimci güç
olan işçi sınıfının öncülüğünde köy emekçilerinin, geniş orta tabakaların,
devrimci aydın ve gençliğin savaş ve eylem birliği ile ulaşılacaktır.
Bütün bu güçlerin ulusal
demokratik cephe birliği, bu amaca ulaşmada tarihsel bir rol oynayacaktır.
Bu aşamada bütün ulusal, demokratik, anti-emperyalist, anti-feodal
dönüşümler gerçekleştirilecektir.
TKP'nin uzak amacı Tiirkiye’de
sosyalizmi kurmaktır. Ancak sosyalist bir devrim sonucunda temel üretim
araçlarının kamulaştırılmasıyle, burjuva devlet mekanizmasının baştan aşağı
yıkılmasıyle, proletarya egemenliğinin, emperyalizmin, burjuvazinin
saldırılarına karşı proletarya diktatorasının, sosyalist demokrasinin
kurulmasıyledir ki, Türkiye ve halkımız her türlü sömürü ve zorbalık
biçimlerinden kurtulabilir. Ancak o zaman memleketin üretim güçleri,
sınırsız bir gelişme, halkın yaşama düzeyi sistemli bir yükselme yoluna
girebilir. Baskının, sömürünün, ezginin, zorbalığın her türü kökünden
kazınabilir, Türkiye'de yaşayan halkların gerçek kardeşlik ve dostluğu
kurulabilir.
Türkiye komünistleri,
memlekette ilk defa olarak, Türkiye’nin sosyalizme geçeceği zorunluğunu
halka açıkça söylediler. Bilimsel sosyalizmi, Marksizm-Leninizm ilkelerini
işçiler, köylüler, aydınlar arasında yaydılar. Bu uğurda en büyük zorluklara
göğüs gerdiler. Burjuvazi, karşı devrimci güçler, komünistlere canavarca
saldırdılar. Daha ilk günden kimini astılar, kimini zındanlarda çürüttüler,
kimini denizde boğdurdular. Gerici hükümetler Komünist Partisini yasakladılar, komünistlere en barbar
işkence yöntemlerini uyguladılar. Ama yaşamın, sınıf savaşının gerçekleri,
Türkiye halkının mutlu geleceği uğrunda en dayanıklı,en yılmaz savaşçıların,
dün de, bugün de komünistler olduğunu ortaya koymuştur.
TKP, Anayurdun, halkın somur
çözüm bekliyen isteklerini, sorunlarını hiçbir zaman savaş gündeminden
indirmemiştir. Kurtuluş savaşı günlerinde olduğu gibi, ondan sonra da,
aralıksız, emperyalizme, Türkiye’de emperyalistlerin dayandıkları gerici
güçlere karşı, her tür ezgi, sömürü ve soyguna karşı işçi sınıfını, geniş
emekçi, halk yığınlarını savaşa çağırmış, kamuoyunu sürekli uyarmıştır.
Halkın kan dökerek Anadoludan
kovduğu, Türkiye’den çıkardığı emperyalistler, kompradorların, yabancı
sermaye ajanlarının aracılığıyla, yeniden eski yerlerine oturmaya
başladılar. TKP, emperyalistlerin Türkiye’yi yeniden esir etme
girişimlerine, planlarına karşı geniş yığınların, işçilerin, köylülerin,
orta katmanların birleşik savaşlarını, işçi-köylü bağlaşıklığının
zorunluğunu öne sürmüş, bunun üzerinde direnmiştir.
TKP, Türkiye'de yabancı
kumpanyaların elinde bulunan işletmelerin, madenlerin, demiryollarının,
bankaların kamulaştırılması için, ta baştan beri savaşagelmiştir. Yabancı
tekellere imtiyazlar tanınmasına karşı durmuştur. Emperyalistlerle Türkiye
hükümetlerinin bağladıkları kölelik anlaşmalarına karşı savaştan geri
durmamıştır.
TKP, derebeylik mülkiyetinin,
ağalığın, marabacılığın, tefeciliğin kökünden kazınması, köklü toprak
reformu için savaştan geri durmamıştır. TKP, halkın demokratik hakları
uğrunda, devlet mekanizmasının gericilerden temizlenmesi için, ulusal
azınlıkları zorla “özümseme” politikasına karşı, bu halklara bütün
demokratik hakların sağlanması için savaşıp gidiyor.
TKP, işçi sınıfının politik,
ekonomik menfaatlerini, isteklerini var gücüyle savunuyor. Bu yolda geniş emekçi yığınlarını örgütlemek,
savaşlarını yönetmek eylemine, günlük, somut savaşımlara önem vermiştir.
TKP, halkın vazgeçilmez demokratik haklarını, Anayurdun çıkarlarını, ulusal
bağımsız1ığını, yeryüzünde barışı savunan, halkın istediği köklü reformları
yapacak bir hükümetin iş başına getirilmesi için savaşıyor. “TKP, bu yoldaki
savaşların verimli, güçlü olabilmesi için, fabrikalarda, işletmelerde, her
yerde, yığınsa1 örgütlerde parti komiteleri, temel parti örgütleri,
hücreleri kurar. Fabrika ve işletmelerde kurulan temel örgütler Komünist
Partisi’nin kaleleridir.” Bu, partinin savaş kütüğüne, eylem programına
böyle yazılmıştır.
TKP, Marksizm-Leninizm
öğretisine, komünist ve işçi partilerinin 1957, 1960, 1969 Danışma
Toplantılarının prensip ve yargılarına, proleter enternasyonalizmine
içtenlikle bağlıdır.
Türkiye Komünist Partisi
çalışmalarında, her şeyden önce ve en başta Türkiye halkının menfaatlerini
gözönünde tutar. Bununla birlikte Türkiye halkının ulusal ve sosyal kurtuluş
mücadelesi, yeryüzünde emekçilerin, halkların gerçek demokrasi, sosyalizm ve
özgürlük uğrundaki evrensel savaşlarının bir parçası olduğunu, TKP halkımıza
her zaman ve her yerde açıklar. TKP çalışmalarında yalnız Türkiye halkının
değil, bütün dünya emekçilerinin menfaatleri ile bağlı ilkeleri klavuz
ediniyor. TKP, proleter enternasyonalizmine sımsıkı bağlılığı, Türkiye
halkının emperyalizme karşı savaşında gerçek özgürlüğü için, dar burjuva
ulusçuluğu görüşüne, bu zehire karşı güçlü bir savaş aracı olarak görür.
TÜRKİYE HALKININ BUGÜNKÜ
SAVAŞI VE ULUSLARARASI KOŞULLAR
Çağımızın başlıca niteliği
karşıt iki toplum sisteminin, kapitalizmle sosyalizmin ınücadelesidir. Bu
çalışma alanı bütün dünyadır, toplum yaşamının bütün temel alanları,
ekonoıni, politika, ideoloji ve kültürdür. İnsanlığın, Büyük Oktobr
Sosyalist Devrimiyle Rusya'da başlıyan sosyalizme geçişi, halkların
ezenlere, sömürenlere, onların hükümetlerine, özellikle, yeryüzünde
gericiliğin jandarması, en güçlü emperyalist devleti olan Birleşik
Amerika'ya karşı yürüttüğü çetin savaşlarıyla gerçekleşiyor.
Çağımızın dünya devrimci
süreci üç temel doğrultu üzerinde gelişiyor! Dünya sosyalist. sistemi, başta
çözümleyici güç Sovyetler Birliği olmak üzere yükselmekte,
kuvvetlenmektedir; Uluslararası işçi sınıfının savaşımı gelişiyor; Asya,
Afrika ve Latin Amerika halklarının ulusal kurtuluş hareketleri genişliyor.
Bugünkü aşamada emperyalizmle savaşta başarının garantisi, emperyalizmi
çökertecek olan bu üç temel devrimci gücün sıkı hareket birliği,
yardımlaşması, dayanışması, destekleşmesidir.
Emperyalizm, devrim savaşının
bu üç temel gücüne karsı umutsuz, çılgın bir savaş yürütüyor. Emperyalizmin
saldırgan stratejisinin sivri ucu, her şeyden önce, sosyalist devletlere
karşı yönetilmiştir. Emperyalizm, bununla birlikte, kapitalist ülkelerdeki
işçi hareketlerine karşı her araçla saldırmaktadır. Onun silah deposunda:
Baskı, yemleme, kovuşturma, satınalma, zorbalık, aldatma, cezaevleri,
polis, besleme basın, ajanlar, işbirlikçi hükümetler, para, generaller,
işçilere karsı kanunlar, sarı sendikacılar, değişik yöntemler vardır. Bu
silahların, bu yöntemlerin hepsini, değişik biçimlerde, emperyalizm
Türkiye'de bol bol kullanıyor. Emperyalizm, isçi hareketini, savaşlarını
körletmek amacıyla sosyal demagojiden, burjuva nasyonalizminden
yararlanıyor. Kapitalistlerle, patronlarla işçilerin “kardeşliği”
uydurmasını yayıyor. Türkiye'de gerici, işbirlikçi hükümetler, yabancı
sermayelerle sarmaşan çevreler, basın ve radyolarla bu “kardeşlik” masalını, emekle sermayenin “uzlaştığı” yalanını yayıyor, bu zehirle
işçilerin kafalarını uyuşturmaya calışıyorlar. Bütün bu baskılar, oyunlar
emekçileri amansızca sömürmek, aşırı kârlar sağlamak, sömürü sistemini
korumak, sürdürmek çabalarıdır.
Emperyalizm, ulusal kurtuluş
hareketlerine karşı savaşta, bir yandan sömürgecilik artıklarını savunuyor,
bir yandan da bağımsızlığa kavuşan ülkelerin ekonomik ve sosyal
ilerlemelerini yeni sömürgecilik yöntemleriyle, biçimleriyle, engellemiye
çalışıyor. Bu amaçla, emperyalizm gerici güçleri destekliyor, geri sosyal
yapıların ortadan kaldırılmasını köstekliyor. Türkiye'de özellikle yayılıcı
Amerikan emperyalizmi, her soydan, her boydan en gerici, asalak, karşı
devrimci güçleri, ayrıca Marşal “planı” yardımlarıyla büyük çiftçileri,
toprak ağalarını, kompradorları destekledi. O, bugün de bunları başka
yöntemlerle destekliyor. Türkiye'nin gelişmesine, kalkınmasına yol
vermiyor. Pençesine geçirdiği bu yağlı kuyruğu bırakmak istemiyor.
Türkiye topraklarını,
stratejik durumunu bir yandan Sovyetler Birliğine ve Balkanlardaki sosyalist
ülkelere, bir yandan da Orta Doğu'da emperyalizmin denetiminden sıyrılmak
isteyen Arap halklarına karşı kullanmak için Türkiye'de kendisine bağlı
gerici iktidarların devamı yolunda durmadan çaba harcıyor.
Vaşington, işbirlikçi Türkiye
hükümetlerinin eliyle, memleketin egemenlik haklarıyla bağdaşmıyan, yüzlerce
ikili anlaşma dayatmıştır Türkiye'ye. Bu ekonomik, askersel-politik
paktlar, anlaşmalar Türkiye'yi çökertmiştir. NATO yüzünden boyuna
borçlanma, liranın dolara bağlanması, eşitliğe dayanmıyan ticaret şartları,
fiyat, para oyunları, yerli, yabancı “kasırga” iş adam1arına vurgunlar
sağlıyor. Türkiye'ye 1 dolar “yatırım” yapan emperyalistler 6 dolar a1ıp
götürüyor. Yabancı yatırımlar, Türkiye'nin endüstrileşmesi, ağır endüstri
kollarının kurulması yönünde değildir. Yabancı tekellerin Türkiye'de
kurdukları endüstri kolu montaj sanayii dalıdır. Bu endüstri dalında
kullanılan gereçler, prefabrike maddeler, % 65 dışardan getiriliyor.
.Böylece, Türkiye emperyalist tekeller için hem sürüm pazarı, hem ucuz
işgücü pazarı, hem ucuz hammadde pazarıdır.
Emperyalistler Türkiye'de
ulusal güçlerin içinde anlaşmazlıklar çıkarıyor, aralarına ayrılık1ar
sokuyor. Amerikan emperyalistleri, güdümleri altındaki işbirlikçi
hükümetleri, ajanlarını, ulusal güçleri parçalayan Mao'cu, Troçkist gibi
bozguncuları ilerici güçlerin üzerine saldırtıyor. Geri, tutucu partiler,
MİT, Güvenlik Kurulu-cunta CIA'nın planlarını uyguluyor. Anti-komünizm
bunların baş silahı olmuştur. 12 Mart 1971'den sonraki olaylar her şeyi
bütün çıplaklığıyla ortaya dökmüştür.
Türkiye komünistleri,
halkımızın özgürlügünü, ulusal bağımsızlığını ve sosyalist geleceğini
savunuyor, bu kutsal amaç uğrunda savaşıyorlar. Halkımızın ulusal
bağımsızlığını, egemenlik haklarını geri almak savaşı, işbirlikçi
partilere, hükümetlere, zorbalıklara, bozgunculara karş savaş birbirinden
ayrılmaz.
Bugünkü koşullarda dünyada
güçler dengesinde barıştan demokrasiden, sosyalizmden yana derin
değişiklikler oluyor. Sovyetler Birliği'nin, sosyalist ülkeler topluluğunun
uyguladığı sürekli barış po1itikası, Avrupa'da ve dünyada soğuk harp
kışkırtıcılığını geriletti, gerginliği azalttı. Bu gelişme, azgın gerici
güçleri gemliyor, halkların, ulusal bağımsızlık, demokrasi ve sosyal
kurtulus için savaşlarını güçlendiriyor.
Dünya ölçüsündeki bu gelişme,
Türkiye'de de devrimci hareketi etkiliyor, ilerici güçlere yeni yeni savaş
olanakları yaratıyor. Bu gelişme Türkiye'de devrimci hareketin temelini
kuvvetlendiriyor. Demokratik haklar için parlamenter yolla savaş yürütmek
olanaklarını artırıyor. Parlamentoyu, gerici, işbirlikçi burjuvazinin,
toprak beylerinin, militarist kliğin yararına işleyen bir araç olmaktan
çıkarmak, onu, işçi sınıfının, halkın yararına işleyen bir araç haline
getirmek için daha geniş yollar açılıyor.
TKP, bugünkü halk düşmanı
düzeni, işbirlikçi burjuvazinin, emperyalizmin egemenliğini yıkmak,
sosyalizme yönelik işçi sınıfının hegemonyasına dayanan ileri demokratik
bir düzen kurmak için, parlamento içi, parlamento dışı, zamanın
koşullarına, kuvvetler dengesine uygun bir savaş stratejisi ve taktiği
uygular. Ve bu savaşlarda her tür yöntemleri, lega1-illegal olanakları,
örgüt biçimlerini, araç ve silahları kullanır.
Emperyalizmin, yerli
ortaklarının bütün gerici, vurucu eylemlerine, işçi sınıfının, halk
yığınlarının, ulusun ezici çoğunluğunun egemenliğini ezmek için girişeceği
her şiddet hareketine karşı, devrimci vurucu eylemlerle karşılık verir.
TURKİYE'DE KAPİTALİST GELİŞME
Türkiye, egemen sosyal sistemi
kapitalizm olan bir ülkedir. Türkiye’nin geriliği şöyle beliriyor:
Tarım üretimi gibi, endüstri
üretimi de memleketin ihtiyaçlarını karşılamıyor. Üretim süreçlerinde cok
zayıf makineleştirme ve az enerji donatımı yüzünden endüstride, özel1ikle
tarımda iş verimliliği düşüktür.
Büyük ağa mülkiyeti duruyor.
Yer yer natürel, ilkel ekonomi yaşıyor. Derebeylik ilişkileri artıkları:
Marabacılık, yarıcılık, mütegallibelik, tefecilik ve zorbalık sürüp
gidiyor.
Türkiye'nin ekonomisi son
derece çeşitlidir. Küçük üretim biçim1eri üstündür. Bununla birlikte büyük
kapitalist oluşma biçimleri memlekette, kentte ve köyde, gittikçe daha
büyük bir önem kazanıyor. Yabancı ve özel sektörün yanısıra, oldukça
gelişmiş bir devlet sektörü vardır. Son yıllarda, kapitalist gelişme
hızlanmış, sermaye birikimi, toplulaşması, yığılması süreci, bu arada yerli
tekel sermayesi kuvvetlenmiş, etki alanlarını genişletmiştir. Emperyalist
tekellerle bağlaşan, devlet kaynaklarıyla desteklenen büyük özel sektör,
ulusal gelirin en büyük payını yutuyor. Böylece tekelleşme süreci içinde
olan bu burjuvazi bütün devlet organlarına, mekanizmasına egemen oldu.
Büyük sermayenin finans
oligarşiye yükselme süreci, tekelleşmesi küçük burjuvazinin yıkımını
hızlandırdı, bu tekelleşme onun da zararına oldu. Öte yandan bu süreç,
yalnız işçi sınıfıyla burjuvazi arasındaki uzlaşmaz çelişkileri değil,
burjuvazinin kendi içindeki, büyük tekelci burjuvaziyle yıkıma uğrıyan
burjuvazi arasindaki catışmaları, savaşımı da sertleştirdi.
Orta tabakaların, milli
burjuvazinin anti-emperyalist, anti-feodal ve anti-faşist yönü daha da
ortaya çıktı. Bu gelişme işçi sınıfının, köylülerin ulusal ve sosyal
kurtuluş savaşında yeni yeni müttefikler kazanmasına, ulusal demokratik bir
cephe hareketinin doğmasına elverişli bir ortam yaratıyor.
ULUSAL VE SOSYAL KURTULUŞ SAVAŞI
Son yıllarda halkımızın
emperyalizme, Amerikan köleliğine, büyük burjuvazinin ve toprak beylerinin
egemenliğine karşı savaşı gelişti ve genişledi.
Bu ulusal ve sosyal direnişin
omurgası ve başı çeken gücü işçi sınıfıdır. Bu savaşı örgütleyen isçi
sınıfının politik, sendikal, öncü örgütleridir.
Süregen ekonomik bunalımın
bütün yükünü işçi sınıfı ve emekçi yığınları taşıyor. Harp hazırlıkları ve
soğuk harp politikasının zorladığı ağır masraflar, yabancı tekellerin ve
yerli ortaklarının talanı, halkın, emekçi yığınlarının yoksullaşma sürecini
hızlandırdı, yaşamını çekilmez hale getirdi. Sürekli olarak artan enflasyon,
fiyatların hızla yükselmesi, sürekli zamlar, halka karşı ve büyük sermayenin
yararına işleyen vergi sistemi, bu düzeni yürütmek için burjuvazinin
aralıksız terör ve baskısı, işçi sınıfını, emekçileri, orta tabakaları,
geniş halk yığınlarını eziyor. Emperyalizme, işbirlikçi burjuvaziye karşı bu
yığınların savaşını sertleştiriyor. İşçi sınıfı bu savaşta daha yüksek bir
bilinç düzeyine ulaştı.
Bu mücadelede Türkiye Komünist
Partisi ağır illegal ve terör şartları altında işçi sınıfının bu
bilinçlenmesine yardım etti.
İşçi sınıfının, halk
yığınlarının, komünistlerin ve öteki bütün yurtsever devrimcilerin ortak
direnişinin sonucu meydana gelen birikim, 27 Mayısı hazırladı. Fakat 27
Mayıs, bunalımlardan kurtulmak isteyen burjuvazinin bir hareketi olarak
belirdi. Bu hareket, cılız, tutarsız sonuçları ile büyük burjuvazi ve toprak
ağaları blokuna, onların emperyalizme dayanan diktatörlüğüne dokunmadı.
Bununla birlikte 1960 hükümet
devirmesi, halkın bazı demokratik haklarının elde edilmesi için gerekli bir
ortamın o1uşmasını çabuklaştırdı.
İşçi sınıfı daha geniş
ekonomik ve politik haklar uğrunda örgütlü, açık ve aktif mücadeleye geçti.
Gittikçe genisliyen, yoğunlaşan işçi çıkışları, evvelce işçi sınıfının
varlığını bile tanımayan burjuvaziyi, işçiye, sınırlı da olsa grev, toplu
sözleşme, sendikalaşma, gösteri ve yürüyüş haklarını tanımaya zorladı.
Legal bir isçi partisi kuruldu. Fakat burjuvazi bu legal işçi partisine
yüklenmekte gecikmedi. Polisini, faşist komandoları, provokatörleri, her
soydan oportünistleri, Maocuları, MDD'cileri saldırttı bu partinin üzerine.
Büyük burjuvazi, 12 Martta, ordu süngüsüyle, kurduğu sıkıyönetimle bu
partiyi kapattı, ilerici, yurtsever örgütleri dağıttı, yöneticilerini,
tutukladı, bunlara ağır cezalar verdi.
Emperyalizmle işbirliği kuran
büyük burjuvazi, 12 Mart çıkışıyla, diktatorasını sürdürmek,
anti-emperyalist, demokratik hareketi, Amerikan egemenliğine karşı yığınsal
savaşımı önlemek için faşist biçimi yönteme, sıkıyönetime başvurdu. Yığınsal
terör, yığınsal tutuklamalar, yığınsal yargılamalar ve işkenceler aldı
yürüdü. Bu kanlı terör ve baskı yalnız işçi sınıfına, yalnız ilerici ve
yurtsever gençliğe, subay ve bilim adamlarına karşı uygulanmakla kalmadı.
Bu baskı, ulusal burjuvazinin anti-emperyalist, anti-feodal kanadını temsil
eden politik akımları da kapsadı.
Halkın uzun savaşlar sonucunda
elde ettiği Anayasal haklara saldırdılar. Bu hakları iyice budadılar.
Ulusal ve sosyal kurtuluşla ilgili, bütün yerli ve yabancı yapıtları,
Marks'ın, Engels'in, Lenin'in kitaplarını toplattılar, yaktılar.
Ordu, jandarma ve polis
birlikleriyle yürütülen baskılara, işçi haklarına yapılan saldırılara,
grevleri zincirleme erteleme ve yasaklamalara rağmen işçi hareketini
durduramadılar. Bunun bir nedeni de sendikaların emekçi yığınlara
dayanmasıdır. İşçi sınıfı ve hareketi, emperyalizme, faşist saldırıya karşı
ulusal direnişi, aydın çevrelerin, ulusal burjuvazinin direnişini etkiledi,
onları savaşta yüreklendirdi.
Son yıllarda köylerde de sınıf
mücadelesi gelişmeye, yığınsal bir nitelik ve yeni biçimler almaya
başladı. Bunun nedeni ağalığın, derebeylik artığı ilişkilerin hâlâ kalması,
üstelik yerli ve yabancı tekellerin köylüyü daha amansızca sömürmesi,
köylerde ağır sosyal, ekonomik ve politik koşulların sürüp gitmesidir.
Geniş köy emekçileri ağır
vergilerin, ağaların, tefecilerin, bankaların, yerli ve yabancı tarım
tekellerinin sömürüsü, ezgisi ve baskısı altındadır. Köyde ayrışma süreci
hızlanmıştır. Köylü aileleri, ocaklan çöküyor, dağılıyor. Geniş köy
emekçileri, yığınlarla, büyük kentlere ve yurt dışına iş aramak için göç
ediyor.
Bütün bu yıkımdan, sömürüve
ezgiden kurtulmak direnişi köylerde gelişiyor. Topraksız köylüler, kimi
yerde orta köylülerle birlikte, ağa, hazine ve vakıf topraklarına elkoyuyor.
Elkoyduğu toprakları kollektif olarak birlikte işliyor, ürünü emeğe göre
paylaşıyor ve girdiği toprakları ağalara, çiftlik beylerine, hükümete karşı
silahla savunuyor. Büyük yürüyüşler, toplantılar, mitingler tertipliyor.
Köy emekçilerinin bu
çıkışlarını, işçiler, sendikalar, işçi sınıfının öncü örgütleri, TKP,
ilerici aydınlar destekliyor. Gösteri yürüyüşlerinde, miting ve
toplantılarda köy emekçilerinin sözlü ve yazılı sloganları daha çok şu
istekler üzerinde toplanıyor: Köklü bir toprak reformu, ağa sömürüsüne
paydos. Yerli ve yabancı tarım tekellerinin talanına paydos. Aracı ve
tefecilere paydos. İşçi-köylü elele. Amerikalı defol. İşçi sınıfının
çıkışları, kent ve köy emekçilerini, küçük burjuvaziyi, orta tabakaları,
ilerici aydınları ve yurtsever gençliği Anayurdun bağımsızlığı uğrunda,
emperyalizme ve onun yerli ortaklarına karşı, yabancı askersel üslere ve
saldırgan NATO paktına karşı direnişe sürdü.
.
İşçi sınıfının savaşları,
özellikle gençlik hareketine büyük bir hız verdi. Öğrenci gençlik
hareketinin boyutları genişledi, etkenliği arttı. En önemlisi, memleketin
bağımsızlığı, demokrasi, ilerleme uğrundaki mücadelede üniversite
gençliğinin, gerçek zaferin ancak işçi hareketiyle sımsıkı bağlanmakla elde
edilebileceğini kavramaya ve pratik eylemleriyle bunu göstermeye
başlamasıdır. Emperyalizmin, işbirlikçilerin, Mao'cuların, polisin
provokasyonlarına düşmüyor, bunlara, işçi sınıfıyla omuz omuza savaşarak,
politik eylemlerle karşı koyuyor. Öğrenci gençlik emperyalizme, sömürgen
sınıflara hizmet eden bugünkü eğitim sistemine karşı, halkçı ve demokratik
bir eğitim sistemi için var gücüyle savaşıyor. Amerikan emperyalizmi ve
işbirlikçi burjuvazi, genellikle anti-emperyalist, demokratik akımı dumura
uğratmak için, devrimci gençlik hareketini işçi sınıfından ayırmak
taktiğini uyguluyor. Bu amaçla her soydan, her boydan provokatörleri,
ajanları, anarşistleri, Maocuları, MDD'cileri kullanıyor. Her tür
provokasyonlara başvuruyor. Iyi niyetli pek çok gençler burjuvazinin
tuzağına düştü. Aşırı, sonu belirsiz serüvenci hareketlere sürüklendi. Pek
çok gençler ateşlere yandı. Ulusal direniş zarar gördü.
Türkiye Komünist Partisi,
burjuva ve küçük burjuva ideolojileriyle, işbirlikçi burjuvaziye, işçi
hareketini, ulusal bağımsız1ık hareketini baltalama olanaklarını sağlayan
ters akımlara: Maoculuğa, Troçkistliğe, likidatörlere her anarşist, aşırı
çıkışlara karşı, oportünizmin her türüne karşı savaşını genişletmek, daha da
kuvvetlendirmek zorundadır.
DEMOKRATİK DÖNÜŞÜMLER
Görülüyor ki, olayların
objektif gelişmesi, geniş emekçi yığınların savaşı, Türkiye'de halk düşmanı
rejimi ve egemenliği yıkmayı, işçi sınıfının, köylünün ve orta tabakaların
da katılmasıyla, demokratik, anti-emperyalist, anti-feodal halk devrimini
gerçekleştirmeyi, egemenliği almayı, halkçı bir hükümet kurmayı amaçlıyan
dönüşümlerı ön plana sürüyor, bunu başarmayı gerektiriyor. Halkın ezici
çoğunluğunun menfaatlerini, Anayurdun ulusal çıkarlarını gerçekten savunan,
ilerici güçlerin, geniş halk tabakalarının temsilcilerinden kurulacak bir
hükümet halkın üzerinde direndiği sorunları, istemleri çözebilir. Böylesi
bir hükümet memleketi derin bunalımların kıskacından kurtarabilir. Bu,
köylü ile bağlaşık işçi sınıfının, ilerici güçlerin örgütlü savaşlarıyla,
birlikte yürütecekleri savaşımla, elde edilebilir.
Köklü sosyal-ekonomik ve
politik dönüşümlerin gerçekleşmesi, halkımıza, Türkiye Komünist Partisi’nin
yakın amacı olan ileri demokratik bir düzene oradan da sosyalizme geçmek
olanaklarını sağlar.
Ulusal Egemenliğin Yeniden Kurulması
1. Türkiye Komünist
Partisi'nin yakın ve dolaysız amacı emperyalizmin ve yerli gerici ortakları
işbirlikçi büyük burjuvazi ile büyük toprak ağalarının egemenliğine son
vermek, memleketimize sosyalizme yönelik demokratik gelişme yolunu
açmaktır.
2. Türkiye'nin emperyalist
devletlerle bağlamış olduğu bütün köleleştirici anlaşmalar bozulmalıdır.
a) NATO'dan çıkmalı.
b) İkili anlaşmalar
yırtılmalıdır .
c) Topraklarımızdaki bütün
yabancı üsler kaldırılmalı.
ç) Türkiye'deki bütün Amerikan
ve NATO misyonları, silâhlı birlikleri memleketten çıkarılmalı.
3. Avrupa'da, özellikle
Balkanlarda, Akdeniz ve Yakın Doğu'da barış ve güvenlik savunulmalı, bu
bölgeler nükleer silahlardan arınmalıdır.
4. Tarafsız ve bağımsız dış
politika ilkesine geçilmeli ve bu ilkelere titizlikle uyulmalıdır.
5. Bütün ülkelerle, Arap
komşularımızla, sosyalist devletlerle, özellikle Sovyetler Birliği ile
karşılıklı fayda ve eşitliğe dayanan, ekonomik, politik, kültürel içten
ilişkiler kurulmalı ve geliştirilmelidir.
Harbin ve harp
kışkırtıcılığının önlenmesine, genel silahsızlanmanın gerçekleşmesine ve
sağlam bir barışın kurulmasına yönelmiş bütün çabalar desteklenmelidir.
6. Türkiye, “Ortak Pazar”
tekellerinin sömürüsünden kurtarılmalı, Ortak Pazar'dan çıkma1ıdır. Türkiye
Komünist Partisi, Avrupa işçi sınıfının Ortak Pazar tekellerine karşı
yürüttüğü savaşı destekler.
7. Türkiye Komünist Partisi,
ulusal kurtuluş, bağımsızlık, barış, demokrasi ve sosyalizm uğrunda
savaşan halkları destekler, onlara var gücü ile yardım eder.:
Kıbrıs'tan bütün yabancı
askerlerin, bu arada Türk birliklerinin çekilmesini, Ada'nın yabancı
üslerden arınmasını öngörür. Kıbrıs’ın bağımsızlığını ve toprak bütünlüğünü
savunur.
Ekonomik Alanda
1. Emperyalizme, NATO'ya
bağlılıktan doğan bütün dış devlet borçları iptal edilmeli.
2. Bütün yabancı tekellerin,
bütün emperyalist kurumların sermayeleri kamulaştırılmalı ve demokratik
devletin mü1kiyetine verilmelidir.
Yeni sömürgeciliğin bütün
biçimlerine son verilmeli, uluslararası tekellerin Türkiye halkını
soymalarına, onun zenginliklerini talan etmelerine yol verilmemelidir.
Türkiye Komünist Partisi, bütün ülkelerde işçi sınıfının uluslararası
tekellere karşı sürdürdüğü savaşı kendi öz savaşı bilir.
3. Türkiye’nin ulusal
bağımsızlığının, egemenlik haklarının korunmasında, geri kalmışlıktan
kurtarılmasında, memleketin endüstrileşmesi önemli bir yer tutar. Üret,m
aracı üreten endüstrinin hızla kurulması gereklidir. Endüstrinin kurulması
başlıca kendi iç kaynaklarına dayanmalıdır. Sovyetler Birliği’nin,
Türkiye’nin iç kaynaklarını değerlendiren, devletin, Türkiye halkının mülkü
olarak kurduğu endüstri, Türkiye’nin ekonomik kalkınmasını sağlayan en uygun
yardımdır. Sosyalist ülkelerin Türkiye için elverişli, karşılıklı fayda ve
eşitliğe dayanan yardımlarından da yararlanmalıdır. Kapitalist ülkelerin de
politik şart koşmayan, bağımsızlığımızı zedelemeyen ekonomik yardımlardan da
faydalanmalıdır.
4. Ulusal endüstri yabancı
tekellerin rekabetinden korunmalı, tekellerin yararına olan serbest ithalat
rejimi kaldırılmalıdır.
Ulusal ağır endüstri devlet
sektörü eliyle kurulur. Devlet sektörünün egemen olduğu bir karma ekonomi
sistemi uygulanır. Milli burjuvazinin, orta tabakaların bu sistem içinde her
türlü özel girişimlerden faydalanılır. Ve bu özel girişimler, memleketin
endüstrileşmesine yardım ettiği oranda teşvik edilir.
5. Sanayi kolları memleket
çapında, rasyonel, bölgelerin özelliklerine göre kurulmalı, ekonomik
bakımdan geri kalmış bölgelerin geliştirilmesine üstünlük tanınmalıdır.
6. Memleketteki yerli-yabancı
bütün özel bankalar devletleştirilmelidir.
7. Sigorta kurumları ve büyük
toptan ticaret devletleştirilmeli, halka mal edilmelidir.
8. Büyük özel ortaklıklar,
holdingler, kurumlar, devletle ortaklaşa kurulan işletmeler , dış ticaret,
madenler ve maden çıkarma endüstrisi devletleştirilmelidir.
9. Küçük ve orta işletmecilik,
zanaatkârlık, ucuz ve kolay kredi, gerekli ilk maddeler, yardımcı gereçler
sağlanmak ve ürünlerinin satılmasına yardım etmek yoluyle korunmalıdır.
Küçük üreticilerin kooperatifleşme hareketine devlet ve devlet kuruluşları
özel bir ilgi göstermeli, her surette desteklemelidir. Her türlü küçük ve
orta işletmecilik, ticaret girişimleri ve özellikle küçük mal üreticiliği
teşvik edilmelidir.
10. Sendikalara, işçi
komitelerine, işletmelerin ve ortaklıkların eylemlerini denetleme hakkı
verilmelidir.
11. Dış ticarette tek yanlı
yönelim kaldırılmalı, ticaret bütün dünya ülkeleri ile eşit lıak ve
karşılıklı fayda temeli üzerinde geliştirilmelidir.
12. Sömürücü zümrelerin
çıkarına işliyen bugünkü adaletsiz vergi sistemi kökünden değiştirilmelidir.
Ağırlık dolaylı vergilerden, dolaysız vergilere kaydırılmalıdır. Gelire
oranla vergiler progresif olarak artmalı, az veya orta gelirler için vergi
oranı indirilmelidir. İşçilerin, küçük ve orta memurların, köy
emekçilerinin, orta halli kent tabakalarının vergi dışında tutulan gelir
payı yükseltilmelidir.
Zanaatkarlardan, küçük
esnaftan ağır vergiler alınmamalıdır.
13. Türkiye Komünist Partisi,
ilk adım olarak bütün bu yukarda sayılanların yerine getirilmesinin,
emperyalist tekellerin memleketteki her tür üstünlüğünü, büyük yerli tekel
sermayesinin diktatorasını yıkmakla gerçekleşeceğine inanır. Türkiye
halkının mutlak çoğunluğunu emperyalizmin ve işbirlikçi burjuvazinin
ezgisinden, asalaklığından kurtarmak ve memleketin ulusal temel üzerinde
kalkındırılmasına geçmek olanağını sağlıyacağına inanır. TKP’ye göre, bu
yol, Türkiye’nin endüstrileşmesine başlamak, vakit kaybetmeden ağır
endüstrinin ana kollarını, makine yapımını, tarım makineleri üretimini,
modern kimya ve elektronik sanayi kollarını kurmak ve aynı zamanda geniş
üretim mallarını yurdun kendi üretimiyle sağlayacak endüstriyi geliştirmek
olanağını verecektir.
İLERİ DEMOKRASİ
1. Demokratik toplum düzeni
işçi sınıfının ağır bastığı işçi-köylü bağlaşıklığına, emekçi yığınların,
halkın egemenliğine dayanır. Demokratik devlet, işçi sınıfının, halk
yığınlarının egemenliğini sağlar. Köklü, devrimci dönüşümleri
gerçekleştirir.
Yasama organı, Mi1let Meclisi,
işçi sınıfının kent, köy emekçilerinin halk tabakalarının temsilcilerinden
kurulur. Millet Meclisi halkın bütün sorunlarını egemence çözmeli,
karşısında sorumlu bulunan hükümeti kendisi seçmeli, kurmalı, kendisini
dağıtma yetkisi kendisinin olmalı.
Bütün devlet organları
aşağıdan yukarı, bütün yerel ve yöresel organlar halk tarafından seçilir.
TKP halkın oyuna güvenir, ona tam bir saygı gösterir.
Seçim organlarının doğru
işleyip işlemediklerini halk kontrol eder. Bütün toplumsal örgütler ve her
yurttaş, bu organların belgelerini serbestçe incelemek, bunların ve ayrı
ayrı her saylavın eylemlerini eleştirmek, kendi fikrini açıkça söylemek
hakkına sahiptir.
Her örgüt ve yuttaşlar
görevini kötüye ku1lanan, verdiği sözü tutmayan saylavlann geri alınmasını
isteyebilir. Bu istek belli bir seçmen sayısı tarafından benimsendiğinde o
saylavın yerine yenisi seçilir. Meclis, yersel, özerk ve yöresel bütün
organlar, orantılı temsil, ulusal artık sistemi, tek dereceli, gizli, eşit
genel oylamayla yapılır.
Hangi ulustan olursa olsun,
kadın, erkek, okumuş, okumamış, asker, sivil 18 yaşını dolduran her
yurttaşın seçmek, 21 yasını dolduranın da seçilmek hakkı vardır.
2. Demokratik hükümet, kişi,
konut, dokunulmazlığini, vicdan, söz, toplantı, basın, haberleşme, örgüt ve
parti kurma özgürlügünü, yaşam gizliligini, grev hakkını, dın ve mezhep
özgürlüklerini, yurt içinde gezi yerleşme özgürlüğünü güvenlik altına
almalı, fiilen sağlamalıdır.
Bütün anti-demokratik
kanunlar ve kararnameler: Grev ve Toplu Sözleşme Kanunu, Sendikalar Kanunu,
Basın, Kanunu, Ceza Kanunu'nun bütün anti-demokratik, faşist maddeleri,
özellikle 141, 142, 146 gibi maddeleri kaldırılmalıdır. Grev, Toplu
Sözlemse, sendikalaşma, parti kurma, gösteri ve yürüyüş hakları Anayasa ile
garantilenir, ve bunlar hiç bir kanunla kaldırılmaz, sınırlandırılmaz.
3. Demokratik fikir ve
eylemlerden ötürü tutuklu ve hükümlü olanları kapsayan şartsız genel bir af
çıkarılmalıdır.
4. Bütün azınlıkların, din ve
mezhep gruplarının hakları eşit olmalıdır.
5. Türkiye Komünist Partisi,
ulusların yazgılarını kendilerinin çizmesi konusundaki, Leninci ilkelere
bağlıdır. Memleketimizde yoğun, kaynaşmış yığınlar halinde yaşayan
uluslara, ulusal azınlıklara (Kürt’lere, Lâz'lara vb.) tam demokratik, eşit
Anayasal haklar tanınmalı, bu uluslara kültürlerini geliştirmek olanakları
varatıl malıdır.
U1uslara bu hakları tanımak,
her zaman için onların birbirinden ayrılmalarını istemek ve propaganda
etmek zorunluğunu koşmaz. Kendi yazgısını çizmek hakkı, uluslara demokratik
devletin bütünlüğünde kalmak, onunla sıkı ekonomik ve politik işbirliği
kurmak hakkını da kendinde taşır.
TKP, ırk ve ulus aşağılamasına
karşıdır. Her ulusun kendi dilinde okuması, yazması, devlet dairelerinde
konuşması, yayın yapması serbesttir.
Ulusal azınlıkların
komünistleri, Leninci enternasyonalistler olarak, uluslararası emekçilerin
sıkı dayanışmasını propaganda etmekle yükümlüdürler. Memleketimizde ulusal
azınlıkların egemen sınıflarından bir kısmıı gericiliğin, emperyalistlerin
işbirlikçileri durumundadırlar. Ülkemizde komünistler, hangi ulustan olursa
olsunlar Türk işçi ve köylüleri ile, ulusal azınlıkların emekçilerinin
emekçilerinin kardeşçe birliği için savaşırlar.
h. Türkiye Komünist Partisi
halkın dinsel inançlarına tam bir saygı gösterir. Dine bağlılık, barış,
demokrasi, ulusal bağımsızlık ve sosyalizm için mücadelede aktif olmaya engel değildir.
Memleketimizde gericiler ve emperyalistler dine bağlı yurttaşları ilerici
öevrelere karşı kışkırtmak, aralarında politik çelişkiler yaratmak, halkın
dinsel inançlarını sınıfsal çıkarları için sömürmek peşindedirler.
Din ve demokratik devlet
ilişkileri laiklik ilkelerine göre ayarlanır. Komünist Partisi, dinin dünya
işlerinden ayrılması ilkesine dayanır.
7. Ulusal bağımsızlığı,
demokratik düzeni savunan, sosyalizmi benimseyen, sosyal ilerleme ve
halklararası barış ve dostluk için savaşan bütün partiler ve örgütler
serbesttirler.
İşçi sınıfı ve onun partisi,
devrim kazanımlarını karşı devrimcilerin, gericilerin, emperyalizm
ajanlarının saldırılarından korumak zorundadır.
Demokratik devrimci hükümet,
faşistlerin eylemlerini, harp ve ulusları birbirine düşürme propagandası
yapılmasını, dinsel duyguların politik amaçlarla sömürülmesini, dözeni
bozucu, demokratik topluma aykırı davranışları yasaklar.
8. Bütün devlet mekanizması:
Ordu, polis, jandarma, adalet mekanizması, radyo, basın, televizyon, bütün
eğitim sistemi, bütün bakanlıklar gericilerden, emperyalizmin ajanlarından,
faşistlerden temizlenmelidir. Halk emperyalizme karşı demokratik haklarını
savunabilir duruma getirilmelidir.
Hiçbir yüksek memurun aylığı
uzman bir işçinin aylığının iki katını aşamaz.
Valiler, kaymakamlar, bucak
müdürleri, güvenlik şefleri halk tarafından seçilmeli.
Bugünkü adalet sistemi de
kaldırılmalı, yerine halkın demokratik haklarını savunan bir adalet sistemi
kurulmalı. Yargıçlar ve savcılar gizli oyla halk tarafından seçilmeli.
Emperyalizme hizmet, demokratik düzeni yıkmaya çalışmak, sabotaj ağır suç
sayılır ve bu suçlan işliyenler ağır ceza görür.
İşçi Sınıfının Politik
Sosyal Hakları
1. İşçi sınıfı toplum
gelişmesinin, devrimlerin yapıcısı, yöneticisi ve koruyucusudur. Bütün
politik, demokratik ve sendikal haklarına kısıntısız kavuşmalıdır.
2. Genellikle 8 saatlik işgünü
uygulanır. Yeraltı madenlerinde, ağır ve sağlığa zararlı işlerde çalışma
günü 6 saati geçemez.
3. Haftalık ve yıllık ücretli
dinlenme izni uygulanır.
4. İşçi ücretleri dört kişilik
bir işçi ailesinin geçimini karşılayacak bir düzeyde olmalı. Ücretler işçi
ve sendika temsilcilerinden kurulu bir komisyon tarafından geçim
endekslerine göre tesbit edilir. Gece işlerinde, tatil günlerinde
çalışanlara, fazla mesai yapanlara iki kat ücret ödenir. Yeraltı
madenlerinde, ağır ve sağlığa zararlı işlerde ücretler daha yüksek bir
düzeyde tesbit edilir. Çalışma şartlarına, uzmanlık derecesine göre
ücretlerde ayırım yapılır. Kadın, erkek ve yaş farkı gözetmeden eşit işe
eşit ücret verilir. İş saatleri azaltıldığında, iş ücretleri eksiltilemez.
İş ücretlerinde hiçbir türlü kısıntı yapılmaz, ceza kesilemez.
5. Sağlığa zararlı ve ağır
işlerde kadınlar çalıştırılamaz. 14 yaşına kadar çocuklar işe alınamaz.
Çırakların korunması için hükümet ve sendikalar tarafından gereken bütün
tedbirler alınır.
6. Sendika kurmak, toplu
sözleşme bağlamak, grev yapmak ve bütün sosyal haklardan yararlanmak tarım
işçilerinin de hakkıdır.
Tarım işçilerinin en az ücretleri, onların yoğun çalışma koşullarına
göre ayarlanır.
Tarım işçilerine çalışma yerinde bedava barınak ve ulaşım sağlanır.
7. İşsizlik, yarı işsizlik,
geniş bir devlet ve belediye yapı işleri ile, memleketi endüstrileştirme,
köklü toprak reformu ile geniş, plânlı bir kalkınma programının
gerçekleştirilmesi yoluyle ortadan kalkar.
İşsizlik sigortaları kanunu
derhal kabul edilerek uygulanmalıdır.
Bütün sosyal sigorta
paralarını, bütün sosyal yardım ödemelerini ve zamları devlet ve patronlar
öder.
8. İş kazalarına uğrayanlara,
emeklilere sosyal sigortalardan geçimlerini sağlayacak kadar aylık bağlanır.
9. Sosyal sigorta sisteminin,
yeni çıkarılacak İş Kanunu'nun uygulamasını işçi sendikaları, işçiler
tarafından seçilecek örgütler yönetir.
Sigorta ve emeklilik aylıkları
geçim endekslerine göre artırılır. Halk sağlığı korunur, bütün işçilere
doktor, ilaç, hastane, sanatoryum, doğum evi, çocuk yuvası, çocuk bahçeleri
sağlanır. Sağlık sistemi devletleştirilir. İşçiler, ihtiyarlık, iş
sakatlığı, meslek hastalıklarına vb. karşı sigorta edilir. En çok
emekçilerin katlandığı konut bunalımını ortadan kaldırmak, onlara ucuz ev
sağlamak için, mümkün olduğu kadar kısa bir zamanda ucuz ve konfor1u ev
yapımına geçilir.
Isci ve sendikaların katılmasıyle etkili bir iş denetlemesi kurulur.
10. Sendjkalar işçi sınıfının yığınsal ve bağımsız örgütleridir.
Sendikalar, ekonomik, sosyal ve politik bütün sınıfsal ve ulusal sorunların
işçi sınıfının, emekçi halkın yararına çözümlenmesi için çaba
göstermelidirler.
TKP, sendikaların,
burjuvazinin politikasına alet edilmesine, sarı sendikacılığa karşı, genel
grev, dayanışma grevi haklarının elde edilmesi, sendikal ve toplu sözleşme
haklarına konan kısıtlamaların kaldırılması için sürekli bir savaş yürütür.
Sendikalar, dünya sendikalar
federasyonu ve konfederasyonları ile serbestça bağlar kurabilirler.
Dış Ülkelere Göç
1. Türkiye’den sürekli bir göç
sonucunda, Batı Avrupa ülkelerinde aileleri ile birlikte 1 milyona yakın
işçi var. Bunların büyük çoğunluğu Federal Almanya’da bulunuyor. Süregen
ekonomik ve politik bunalımlar
sonucunda göçler gittikçe yoğunlaşıyor. 1 milyona yakın işçi yabancı
ülkelere gitmek için İş ve İşçi Bulma Kurumu’nda sıra bekliyor.
TKP, yurdun en yaratıcı, en yapıcı gücü olan işçilerin yabancı
tekellere köle gibi satılmasına karşıdır. Bütün emekçilere Türkiye’de iş
sağlanması için gereken bütün tedbirleri almayı istiyor.
Emperyalizmin, işbirlikçilerin halka dayattığı bugünkü düzen bu
göçleri doğuruyor.
Türkiye Komünist Partisi yurt dışında bulunan işçilerimizin politik
ve sosyal sorunlarıyle yakından ilgileniyor ve bu sorunların çözümü için
savaşıyor.
TKP'nin çözümlemek için
savaştığı sorunlar şunlardır:
a)
Türkiyeli işçilere eşit işe
eşit ücret, eşit sosyal ve politik haklar sağlanması.
b)
Türkiyeli işçilerin haklarını
savunmak ve elde etmek için örgüt kurmaları ve bulundukları ülkelerdeki
sendikalara aktif üye olmaları, bulundukları ülkelerdeki işçi sınıfı ve
öteki yabancı işçilerle enternasyonalist dayanışma bağları kurmaları.
c)
Patron, tekel ve polis
baskısına, işten çıkarma ve sınır dışı etme gibi zorbalıklara son verilmesi.
ç) İşçileri mesleklerinden
başka işlerde çalıştırmak, horlamak, aşağılamak, en ağır işlerde çalıştırmak
gibi yöntemlerin kaldırılması.
d) İşçilere mesleklerinde
gelişme imkânlarının sağlanması.
e) Turist işçilerin
durumlarının yasallığa kavuşturulması, onların barbarca sömürülmesinin
sürekli baskı altında tutulmasının önlenmesi.
f) Tercümanların patronların
memuru olmaktan çıkarılması, sendikalara bağlanması.
g) Konut sorununun işçiler
yararına çözümlenmesi, kira soygununa ve kötü şartlarda yaşamaya zorlama
yöntemlerine son verilmesi.
h) Ailelerin birleşmesi,
çocukların ana dillerinde de demokratik bir eğitim görmesi.
ı) İşçi dövizlerinin memlekete
girerken gerçek değeri ile Türk parasına çevrilmesi, büyük sermaye
çevrelerinin işçi dövizlerine el koyarak kendi çıkarlarına göre
işletilmesinin yasaklanması.
TKP, burjuva hükümetlerinin ve sarı sendikacıların Batı Avrupa
ülkelerindeki işçilerimizin sorunları ile uğraşmamalarına, tersine büyük
emperyalist tekellerle birlik olmalarına karşı sürekli bir mücadele yürütür.
Köy Emekçileri ve
Demokratik Toprak Reformu
- İşçi sınıfının doğal
müttefiki topraksız ve az topraklı köylülerin gerçek menfaatlerini
savunan Türkiye Komünist Partisi, toprak ağalığını ortadan kaldıracak
demokratik bir toprak reformu yapılmasını zorunlu sayar.
- Büyük toprak sahiplerinin,
hazinenin, vakıfların toprakları bedava kamulaştırılır ve bedava
topraksız ve az topraklı köylülere dağıtılır ve tapuları verilir. Orta
köylünün toprağına ve malına dokunulmaz.
- Büyük çiftlikler yerine
göre, devlet çiftliği haline getirilir, devlet çiftlikleri de
geliştirilir.
Tarımda bütün yabancı
işletmeler, tarım tekelleri aracı kumpanyalar devletleştirilir.
- Büyük toprak beylerinin
tarım aletlerine, hayvanlarına, ambarlarına, yapılarına, bütün
zenginliklerine el konulur, kamulaştırılır. Derebeylik artığı bütün
ilişkiler: Marabacılık, yarıcılık, ortakçılık, tefecilik, alivrecilik,
ağalık, şeyhlik gibi kurumlar ve sömürü biçimleri kökünden kaldırılır.
- Toprak reformu ile
topraklandırılan köylüye elverişli şartlarla tohumluk, tarım alet ve
araçları, gübre, kredi tarım uzmanlarının yardımı sağlanır.
- Sular ağaların elinden
alınır. Sulama, kanal açma işlerini devlet yükümlenir. Bu hizmetler için
devlet köylüden hiçbir şey almaz.
- Topraksız, az topraklı ve
orta köylülerin, devlete, ağalara, tefecilere, tüccarlara, büyük tarım
tekellerine olan borçları (vergi borçları da dahil) tamamen silinir.
- Hayvancılık bölgelerinde
celeplerin, büyük sürü sahiplerinin, malları, otlakları bedava
kamulaştırılır, yoksul köylüye, kooperatiflere, devlet çiftliklerine
verilir.
- Bütün ormanlar, koruluklar
devletleştirilir. Orman köylüleri topraklandırılır, orman köylerinde
kereste, tahtacılık ve mobilyacılık işletmeleri, kooperatifleri kurulur.
- Tarım ürünlerini yerinde
işleyen hafif ve gıda sanayi işletmeleri köylere kadar götürülür.
- Kooperatifler büyük
kumpanyaların, büyük toprak ve çiftlik beylerinin çıkarlarına yaramaktan
kurtarılır. Bunlar, topraklandırılan köylünün yararına işler birer kurum
haline getirilir. Üretim, satış, satın alma ve kredi kooperatiflerinin
kurulmasına yardım edilir. Kooperatiflerin yönetimi, genel, eşit, gizli
oyla üyeler tarafından seçilir.
- Hayvan cinslerinin
iyileştirilmesi için kooperatif ve devlet veterşner istasyonları ve
örnek çiftlikler kurulur. Köylüye kimyasal tarım ilaçları sağlanır.
Tarım üretimi makineleştirilir, tarımda çağdaş yöntemler kullanılması
teşvik edilir. Tarım aletleri makine ve traktör istasyonları açılır,
tarım ürünlerinin öretiminin ucuza maledilmesi sağlanır.
- Köylünün okutulması, köyde
ilk öğretim sisteminin kesin olarak düzenlenmesi, genişletilmesi için
gereken tedbirler alınır. Köy enstitüleri daha demokratik bir biçimde
düzenlenir, memleket ölçüsünde yeniden açılır.
- Köyde sağlık hizmetleri
sistemi kurulur.
- Demokratik toprak reformu
ve ona bağlı bütün bu sorunların çözümü için, topraksız ve az topraklı
köylülerden Köy Komiteleri kurulur.
TKP, memleketin değişik
koşullarına göre ayrıntılı demokratik bir Toprak ve Tarım Reformu
Tasarısı’nın hazırlanmasını zorunlu sayar.
Orta Tabakalar
1.
Orta tabakalar, emperyalist
tekellerin, büyük burjuvazinin sömürüsü altında eziliypr, dağılıyor,
binlercesi proleterleşiyor.
Türkiye Komünist Partisi, orta
tabakaların, küçük ve orta sanayicilerin, atelyecilerin, esnafın, küçük
tüccarın, zanaatçıların çıkarlarını, yerli ve yabancı tekellere,
emperyalizme ve bunların hükümetlerine karşı savunur.
Öühendis, mimar, doktor,
avukat, yazar ve sanatçı gibi serbest meslekten olanların yaşama düzeyinin
yükseltilmesi için savaşır.
Memur, öğretmen, subay gibi
aydın emekçilerin haklarına sahip çıkar. Maaşlarının kültürel ve sosyal
ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde olmasını ister.
2.
Emekçilerin konut sorunlarının çözümlenmesi, ucuz konut kredileri bütün orta
tabakaları ve dar gelirli yurttaşları kapsamına almalıdır.
3.
Orta tabakalar, esnaf ve fikir
işçileri vergi ağırlığından kurtarılmalıdır.
4.
TKP, küçük tüccarların, küçük
sanayicilerin az faizli ve uzun vadeli kredi sağlama isteklerini destekler.
5.
TKP, bankaların, yerl,üyabancı
tekellerin orta tabakaları sömürmesine, ezmesine karşı savaşır ve bu
tabakaların ekonomik, politik, sosyal isteklerini, çıkarlarını savunur.
Ordu
1.
Türkiye Komünist Partisi,
orduyu emperyalistlerin, NATO’nun, işbirlikçilerin, militarist kliğin
elinden kurtarmayı öngörür.
2.
Ordunun ana yığını, erleri ve
assubayları ile halktan, emekçi yığınlardan gelmedir. Ordu, memlekete dalan
emperyalistlere karşı Ulusal Kurtuluş Savaşı’nda kurulmuştur. Bundan ötürü
görevi emperyalizme karşı, işbirlikçilere karşı savaşmak, yurdun
bağımsızlık, egemenlik ve halkın demokratik haklarını savunmaktır.
3.
Oysa ordu, emperyalistlere
dayanan işbirlikçiler, militarist klik eliyle, sıkıyönetimlerle, halka, işçi
sınıfına bütün teki devrimcilere karşı vurucu güç olarak kullanılmaktadır.
4.
Yurtsever subayların, erlerin
yeri, halkımızın yanındadır. Anti-faşist, anti-emperyalist cephenin
içindedir.
Kadın Hakları
1. Kadın ve erkek, ekonomik,
politik ve sosyal alanlarda eşit hakka sahiptirler. TKP, kadınla erkek
arasındaki hak eşitsizliklerinin kaldırılmasını, emekçi kadınlara eşit işe
eşit ücret ilkesini savunur.
2. Kadın işçiler ağır, sağlığa
zararlı ve gece işlerinde çalıştırılamaz.
3. Devlet, analığı ve
çocukları korur. Devlet ve patronlar, çocuk yuvaları, çocuk bahçeleri ve
sağlık istasyonları açarlar.
4. Gebelik, doğum ve lohusalık
süresi için iç ay ücretli izin verilir.
5. İlkokul çağındaki
çocukların çalıştırılması yasak edilmelidir.
6. Türkiye Komünist Partisi,
aile yuvasını bugünkü düzenin dayattığı yıkıma karşı savunur.
Barış, demokrasi, sosyal
ilerleme uğrunda ve emperyalizme karşı mücadelede, kadınlar arasında özel
örgütler kurulur. TKP, kadınların toplum hayatında aşağılanması ve
ezilmesine karşı savaşır.
Gençlik
1.
Gençlik halkımızın
geleceğidir. TKP, gençlik sorunları üzerinde özel bir önemle durur. İşçi,
köylü, öğrenci gençlik arasında ayrı bir özenle çalışır.
2.
Yurtsever, devrimci,
anti-emperyalist gençliğe emperyalizmin, işbirlikçi burjuvazinin uyguladığı
kanlı terörüne karşıdır ve gençliği var gücü ile savunur.
TKP, burjuvazinin, gençlik
hareketini parçalamak, işçi sınıfından koparmak, hedefinden ayırmak için
giriştiği bütün provokasyonlara, ters akımlara, Maoculuğa, Troçkizme,
anarşizme karşı var gücüyle savaşır.
3.
Genç işçilere eşit işe eşit
ücret verilmelidir.
4.
Genç işçiler için orta meslek
okullarına geniş ölçüde yer verilmeli ve bunlar modern ihtiyaçları
karşılayacak şekilde geliştirilmelidir. Eğitim sonunda bu gençlere,
uzmanlıklarına uygun iş bulmaları garanti edilmelidir.
5.
TKP, sıkıyönetim yasakları,
gerici yasalarla kapatılan ilerici, demokratik gençlik ve üniversite
örgütlerinin açılmasını ister. Polis ve hükümetin baskı ve denetimine karşı
savaşır.
6.
Yurdumuzun bağımsızlığına
aykırı bugünkü eğitim sisteminin kaldırılması, ulusal, demokratik ve halkçı
bir eğitim sisteminin kurulması için gençliğin verdiği haklı savaşı TKP
bütün gücüyle destekler.
7.
Üniversitelere özerklik
verilmeli, üniversite öğrencilerine ve örgütlerine yönetim işlerine geniş
ölçüde katılma hakkı tanınmalıdır.
8.
Gençlik ve öğrenci örgütleri,
devrimci, ilerici dünya gençlik örgütleri ile serbestçe bağ
kurabilmelidirler.
9.
Gençliğin, bedence ve fikirsel
gelişmesini sağlamak için yığınsal spor ve kültür hareketlerine özel bir
önem verilmelidir.
Ulusal Kültür ve Eğitim
Türkiye Komünist Partisi,
kültür ve eğitim işlerini memleketin en önemli sorunlarından biri sayar.
1.
Okuma-yazma bilmezlikle kesin
bir savaş açılmalı, halk okutulmalıdır.
2.
Halk eğitimi ilk öğretimden
üniversiteye kadar yeniden düzenlenmeli. Orta ve yüksek okullar,
üniversiteler halk çocuklarına açık ve parasız olmalıdır. Halk çocuklarına
geniş burs sistemi uygulanmalıdır. Pedagoji, teknik ve bilim kadroları sayıca artırılmalı, bunların
yetişme düzeyi yükseltilmelidir.
3.
Eğitimde, kültürde,
emperyalizmin, militarizmin, gericiliğin bütün etki ve izleri kökünden
silinmelidir. Bütün eğitim kurumları ve sistemi gericilerden, faşistlerden
temizlenmelidir.
4.
Halk eğitimine devlet
bütçesinden ayrılan pay artırılmalıdır.
5.
Devlet, okul yapımına,
öğretmen yetiştirmesine hız vermeli, modern lâboratuvarların, kitaplıkların,
araştırma ve bilim enstitülerinin sayılarını önemli ölçüde artırmalıdır.
6.
Genel, zorunlu, parasız
ilkokul öğretimi gerçekleştirilmelidir. Okullarda, orta ve yüksek öğretim
kurumlarında öğretim karşılığı olan bütün ödemeler kaldırılmalıdır.
7.
Öğrenci yurtları bedava
olmalı, sayıları da arttırılmalıdır.
8.
Gençler, öğrenciler, barış ve
halkların dostluğu idealleri ile emperyalizme karşı uzlaşmaz bir ruhta
yetiştirilmek için ulusal eğitim işleri kökten, yeniden düzenlenmelidir.
Devlet bütçesinden
bilimsel-teknik araştırmalar için ayrılan para artırılmalıdır.
9.
Bilimin, edebiyatın, güzel
sanatların gelişmesine her türlü yardım yapılmalı, halkın yaratıcılığına tam
bir özgürlük verilmelidir.
10.
Azınlıkların ulusal
kültürlerinin ve dillerinin gelişmesini engelleyen etkenler, yasaklar
ortadan kaldırılmalıdır.
11.
Beden eğitimi, spor ve kültür
geniş halk yığınlarının yararlanacağı bir şekilde geliştirilmelidir.
İşçi sınıfının, emekçi
yığınların savaşkan öncü örgütü olan Türkiye Komünist Partisi’nin
amaçlarından biri de işçi sınıfının, emekçi halkın yığınsal partisi
olmaktır.
Bu ödev başarıldığı oranda TKP
bu programla açıkladığı amaçlarına ulaşacaktır.
Türkiye Komünist Partisi, çok zor olan bu dönemeci aşabilmek, amacına
varabilmek için en başta işçi-köylü bağlaşıklığını kurmak zorundadır. TKP,
bununla birlikte halkın bütün emekçi tabakaları ile de bağ kurmalıdır.
Yukarda sözü edilen ödevlerin
yerine getirilebilmesi için, emperyalizme ve memleket içinde emperyalizmin
politikasını yürütenlere karşı, büyük sermaye ve toprak ağaları oligarşik
grubuna karşı ulusal demokratik cephede bütün halkın sağlam birliği ve
birleşik mücadelesi gerekir. Bu cephe, proletaryanın, köylülerin,
aydınların, orta tabakaların kendi hakları uğrunda verdikleri ortak savaş
sürecinde meydana gelir.
TKP, ulusal burjuvazinin,
emperyalizme, gericiliğe, faşizme karşı her ileri adımını destekler. Ulusal
burjuvazinin ilerici politik, sosyal örgütleri ile işbirliği ve ittifaklar
kurmak yollarını arar.
Türkiye Komünist Partisi,
derin ve ağır gizlilik koşulları içinde savaşıyor. Çok ağır kayıplara mal
olan bu savaşlar boşa gitmemiştir. Bu savaşlar işçi sınıfının, kent ve köy
emekçilerinin bilinçlenmesine, halk yığınlarının uyanmasına,
anti-emperyalist, anti-feodal mücadelenin genişlemesine, devrimci gençlik
hareketinin yükselmesine, sosyalist ülkünün yayılmasına yardım etmiştir.
Ulusal egemenlik haklarını
geri almak, demokratik bir düzen kurmak savaşı, Türkiye’de geniş halk
yığınlarını kapsamaktadır.
Bu program, TKP’nin, bütün komünistlerin, komünistlere yakın olanların, bütün ilericilerin, işçi sınıfının ve bütün halkın ortak çabaları, ortak savaşı ile gerçekleşecektir.