"Birleşmemiz, işçilerimizi daha güçlü kılacaktır"
Zonguldak’da yayınlanan Susma gazetesinin Türk-İş’e bağlı Genel Maden-İş sendikası genel başkanı Ramis Muslu ile yaptığı röportajı içerdiği güzel tartışma konularını paylaşmak üzere sitemizde yayınlıyoruz.
TKP WEB SİTESİ
Genel Maden İşçileri Sendikası Genel Başkanı Sayın Ramis Muslu ile yaptığımız röportaj
Sayın Başkan, öncelikle bize zaman ayırdığınız ve sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederim. Sözlerime öncelikle hangi işkolunda ve işkolunun hangi sektörlerinde ve hangi işyerlerinde örgütlü olduğunuzu sorarak başlamak istiyorum.
Ramis Muslu: Biz öncelikle Türkiye Taşkömürü Kurumu’nun (TTK) üretim yaptığı sahalarda örgütlüyüz. Biliyorsunuz TTK Zonguldak’ta, Bartın-Amasra bölgemizde bir şubemiz var. Ereğli ilçemizin Armutçuk beldemizde bir şubemiz, geriye kalan üç üretim bölgemiz Gelik-Karadon bölgemiz bir bütün olarak Karadon, Kozlu ve Üzülmez üretim bölgemiz var. Bunun dışında Maden Tetkik Arama’da (MTA) 12 bölgede yaklaşık 900 işçimizle örgütlüyüz. Bunlar yer altı kaynaklarımızın resmini çeken arkadaşlarımız, yani şöyle söyleyeyim, sondaj yaparak oradaki verileri, değerleri kağıt üzerine döken, plan projesini yapan, yer altının filmini çeken arkadaşlarımız. Biz iki işkolunda, yani Zonguldak’ta madenlerde, bir de ülkemizin 12 ayrı değişik bölgesinde örgütlüyüz. Yaklaşık 12 bin TTK’da, 900 de MTA’da olmak üzere 13 bin üyeye sahibiz.
Bilal Kara: Sayın Başkanım, şimdi bir toplu sözleşme sürecine girdiniz. Bu süreçte sizi zorlayan neler var, böyle giderse yeni bir grev dalgası kapıda bekliyor gibi.
Ramis Muslu: Tabi, yani grev bizim anayasal bir hakkımız. Biz, biliyorsunuz toplu sözleşmelerimizi TTK ile iki yılda bir yapıyoruz. 2009 yılının Ocak ayında toplu sözleşmelerimiz fiilen başlamış oldu. Ama biz görüşmelere 6 Şubat tarihi itibari ile başladık. TTK ve Kamu İşveren Kurumu ile ortaklaşa iki aylık zaman süreci içerisinde idari maddelerde, sağ olsunlar kamu işveren kurumu ve Sayın Genel Müdürümüz hayır demediler yardımcı oldular, kendilerine teşekkür ederim. Ücrete dayalı olmayan maddelerimizi geçtik diyebilirim. Bir iki madde istisna, onlar da şey değiller yani. MTA iş yerlerimizde de 01.01.2009 tarihi itibariyle toplu sözleşme sürecine girdik. Orada da 19 Şubat tarihi itibariyle görüşmelerimiz başladı. Gelinen iki aylık görüşme sürecinde her iki kurumumuzda idari maddelerin dışındaki ücrete dayalı maddelerde tıkandık. Ara bulucu safhasına geldik. Arabulucu ile yapılan görüşmeden de bir sonuç çıkmadı. Tabi bunları geçtikten sonra bizim yasal olarak hem TTK, hem MTA iş yerlerimizde grev kararı almak zorundaydık. Grev kararımızı bazı basın yayın organlarında, köşe yazarı arkadaşlarımız tarafından yanlış veya farklı yorumlamaya gittiler ama biz bunun ertesi gün kamuoyunu bilgilendirme adına kendilerine açıklamalarda bulunduk, basın açıklaması yaptık. Bunun böyle olmadığını, bizim grev kararı almadığımız zaman bizim yetkimiz düşer, dedik. 17 Haziran tarihi itibariyle TTK’da, 24 Haziranda da MTA’ya bağlı 12 bölgemizde grev kararı aldık. Şimdi önümüzde bir altmış günlük yasal süremiz var. Bu altmış günlük yasal süre içerisinde, biz ülkenin sorunlarını biliyoruz, bölgemizin sorunlarını biliyoruz, TTK’nın sorunlarını biliyoruz, MTA Genel Müdürlüğümüzün sıkıntılarını biliyoruz ve biz ücretlerimize gelince çok afaki bir ücret talep etmedik. Günlerdir Türk İş Başkanı basına, görsel medyaya çıkarak taleplerimizi dile getirdi. Biz aslında kamuda toplu sözleşmelerimizi 29 Mart seçimleri öncesinde bitirmeyi hedeflemiştik, ama o günkü seçim çalışmaları engel oldu. O zamanki sözleşmelerden sorumlu bakan Murat Başeskioğlu’na biz kendi teklifimizi verdik. Birinci yıl %20, ikinci yıl enflasyon artı % 4 refah payı istedik. Yanılmıyorsam teklifimizi de Martın 15- 16sı gibi verdik. Tabi biz seçim çalışmalarından dolayı toplu sözleşmelerimizi bağıtlayamadık. Seçimlerden sonra da kabine değişikliği gündeme geldi. Bu da bizim toplu sözleşme görüşmelerimizi sekteye uğrattı. Ta ki yeni kabine değişikliğinden sonra toplu sözleşmelerden sonra yetki yeni bakan Sayın Hayati Yazıcı’ya verildi. Biz kendisine Türk İş Başkanı ve yönetim kurulu olarak koordinasyon kurulu ile birlikte bize karşı teklif vermelerini istedik. Hükümetin teklifi hepinizin bildiği gibi birinci altı ay için %3, ikinci altı ay için %3, üçüncü ve dördüncü altı aylarda da %2,5 oldu. Kamuda düşük ücretle çalışan binlerce işçi var. Bunların başında TTK işçileri geliyor, bundan başka Yol İş var, Tez Koop var, Demir Yol İş var, Tez İş var. Aynı işi yapıp farklı ücret alan binlerce işçimiz var. Biz bunlar için de iyileştirme talebinde bulunduk. Bunların ücretlerinin en azından işe yeni giren en düşük memur ücretlerine çekilmesini talep ettik. %20leri bunun üzerine ilave etmek kaydıyla. Hükümetin teklifi de %3 oldu, çıplak ücretleri bin liranın altında olanlara 25 lira iyileştirme teklifi yaptılar. Biz de bunun mümkün olmadığını kendilerine ifade ettik, daha sonra Bakanla yaptığımız görüşmede bakan, yetkisinin olmadığını, bizi Başbakanla görüştürmek istediğini söyledi ve bize randevu aldı. Bizim de Başbakanla görüşmememiz etik olmaz diye görüştük ve görüşme neticesinde hazine ve maliye bürokratlarının yapmış olduğu hesaplamalara göre taleplerimize cevap vermelerinin mümkün olmadığını, yine birinci altı ay için %3 ve ikinci altı ay içinse bir puanlık artış yapabileceklerini, diğer altı aylarda da %2,5 arttırabileceklerini söylediler. Başbakana da bu şartlarda bunun mümkün olmadığını, işçinin, emekçinin sıkıntılarını kendilerine anlattık. Türk İş ve koordinasyon kurulundaki arkadaşlarla akabinde bir saatlik toplantı yaptık ve Çarşamba gününe kadar acil iki eylem planı hayata geçirelim, dedik. Dün (2 Temmuz 2009) seksen bir ilde AKP il merkezleri ve Ankara’da AKP Genel Merkezi önünde eylem yapıldı. Biz de eylemimizi Zonguldak’ta AKP önünde Madenci Anıtında gerçekleştirdik. Salı günü de bir saat iş yavaşlatma eylemimiz olacak ve Çarşamba günü Türk İş Başkanlar Kurulu olağanüstü toplantı yapacak. Bu zaman içerisinde umut ediyoruz Hükümet bu şeyleri görür, tekrar görüşme masasına davet eder diye düşünüyoruz. Amacımız bizim ekmek yediğimiz kurumları, biliyoruz her ne kadar Başbakanımız kriz teğet geçti dese de en basit örneğini biz çalışanlar olarak yaşıyoruz. Başbakana ve ailesine teğet geçmiş olabilir ama çalışanlara, işçi sınıfına teğet geçmedi. Binlerce işçi işten çıkartıldı, sendikasızları saymıyorum, bundan bir buçuk milyon insan etkilendi, evine ekmek götüremez duruma geldi, sokağa düştü. Böyle bir süreç yaşandı, yine bizler çalışanlar olarak, sendikalar olarak ülkemizi düşünüyoruz. Dün de ifade ettiğim gibi bu ülke 2001 krizini de yaşadık. Ama biz çalışanlar olarak her ne kadar geriye dönüp baksak da iki dönem, üç dönem toplu sözleşme imzalamış olsak da yine de ülke şartlarını gözeterek çalışanlarımızın aleyhine demeyeyim ama lehine bitirmeye çalıştık. Ne kadar başarılı olduk, bunu ben çalışanların takdirine bırakıyorum. Ülke ve kurum şartlarını göz önüne alarak biz her zaman özveride bulunduk. Bu dün böyleydi, yarın da böyle olacak. Türk İş Başkanımız dedi ki, bizim 2006 yılından beri yıl içerisinde sigorta ve vergi tavanlarındaki yükselmelerden dolayı 2009 Temmuz ayından itibaren çalışanların maaşlarında %6 düşme olacak, bana devlet 2009’un başında aldığım maaşı yılın 12. ayında versin, ben teklif ettiğiniz %3 rakamına imza atacağım, dedi. Hükümet buna da yanaşmadı. Temmuzun birinde %6 kaybımız olacak, hükümetin verdiği %3 bizim maaşlarımızı daha da geriye götürür. Dönüp tabandaki işçilerimize ne anlatacağız? Temmuz başında aldığımız maaşı taahhüt ettiği zaman ne olacak, Temmuz ayında benim (işçilerin) maaşı düşmeyecek, Ekimde, Kasımda, Aralıkta düşmeyecek. En azından yerini korumuş olacak.
Bilal Kara: Bu arada greve de hazırlanıyorsunuz ve bu isteklerinizden geri adım atmayı düşünmüyorsunuz.
Ramis Muslu: isteklerimiz gayet makul istekler. Benim 2006 ve 2009 da madende işbaşı yapan arkadaşlarım var. Bunlar A ve B grubu münavebeli işçi arkadaşlarım. 2006da işbaşı yapanların aldıkları 1250 lira. 2009da işbaşı yapanların ücreti 1100 lira. Bunlar geçimlerini bir ay çalışıp iki ay sağlamak zorundalar. Boş grupları var, yani boş gruplarında işveren iş verirse çalışacaklar bunlar. Artmutçuk’da işveren iş veremediği için çalışamıyor bu arkadaşlarımız. O zaman asgari ücrete inmiş oluyor maden işçisinin ücreti. Böl 1100 lirayı ikiye, asgari ücretin de altına düşmüş oluyor, maden işçisi asgari ücretin de altında ücret alıyor. Benim bu şekilde 4300 tane çalışanım var. Biz bu insanlara yoksulluk sınırında ücret verin, diyoruz. 1000 lirayı iki aya böldüğünüz zaman maden işçisi açlık sınırının altında maaş alıyor. Bunu da sizin aracılığınızla kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Armutçuk’da işveren, tertip edecek yerim yok, iş veremiyorum, dedi. Tabi bu şartlarda alındılar işe, biz de işçi arkadaşlarımıza söyleyecek söz bulamıyoruz. Gittim, teknik elemanlarımıza inceleme yaptırdım, kurum samimi mi dedim, samimi dediler. Yangın çıkmış, sondaj yapılmış, panolar hazırlanmamış, bu sıkıntılarla karşı karşıyayız. Benim o arkadaşım en azından yoksulluk sınırından maaş alsın ki iki ay geçimini sağlayabilsin. Biz bunu istiyoruz.
Bilal Kara: Sayın Başkanım, aynı işkolunda bir konfederasyona üye sendikalar var. Örneğin Türk İş içerisinde GMİS ile Türkiye Maden İş iki ayrı sendika, kendi aranızda neden rekabet ediyorsunuz, rekabet etmiyorsanız hangi nedenle rekabet etmiyorsunuz, bu size nasıl yansıyor?
Ramis Muslu: Şöyle diyeyim. Bizim bu zamana kadar Türkiye Maden İş’le bir rekabetimiz olmadı, her zaman ilişkilerimizi dostane şekilde, kardeş sendika anlayışı içerisinde yürüttük. En azından benim teşkilat sekreteri ve yedi aylık genel başkan olmam sıfatıyla böyle bir şeyler olmadı. Geçmişten gelen şeyle görüşmeler daha da sıklaştırılıyor. Ankara’ya her gittiğimde Türkiye Maden İş’i ziyaret ediyorum. Yönetim kurulunu, genel başkanı ziyaret ediyorum. Geçenlerde Türkiye Maden İş’in genel başkanı vefat etti. Onun yerine İsmail Arslan Bey genel başkan seçildi, kendisini tebrik ettim, başarılar diledim. İlişkilerimizi rekabetten ziyade daha da pekiştirmek lazım. ILO’nun Hükümetten birtakım talepleri var. İşkollarının birleşmesi yönünde. Bana göre birleşmemiz, işçilerimizi, çalışanlarımızı daha güçlü kılacaktır. Ha rekabet yapan, birbirinin üyelerini çalan sendikalar var mı, var. Ama bu, bugüne kadar bizde olmadı. Başta da söyledim, geçmişte büyüklerimiz bir anlaşma yapmışlar, sözde bir protokol yok ama büyüklerimizin yaptığı görüşmelere biz hala sadığız. Biz onların, onlar bizim alanımızda, ama biz birleşmekten yanayız. Arkadaşlarımla şunu da paylaşayım. Bizim burada 1 Mayısımızı takip etmişler internetten. Başkanım dediler, önümüzdeki 1 Mayısı iki Maden İş birleşmiş olarak Ankara’da kutlayalım, dediler. Sizi baretli şekilde otobüslerle Ankara’ya taşıyalım teklifini getirdi arkadaşlarım. Dedim ki önümüzdeki günlerde onu da bir değerlendiririz. Biz yıllardır 1 Mayısı Zonguldak’ta ilk defa kutlayabildik kitlesel olarak, bizim de danışacağımız demokratik kitle örgütlerimiz var, onlar rıza göstermezlerse olmaz, ben tek başıma karar veremem, dedim. Yani buna bile hazırlar arkadaşlar. Biz rekabetten yana değil, yana yana yürümekten, omuz omuza vermekten yanayız.
Bilal Kara: Birleşmekten yana memur sendikalarına da bir öneriniz olur herhalde.
Ramis Muslu: Tabi arkadaşlar dağınıklar. Yıllarca uğraştı arkadaşlar sendika kurmak için. Caddelerde yalınayak mı yürümediler, coplanmadılar mı. Ama şimdi teşkilatına kızan sendika kuruyor. Bana göre bu olmamalı, her zaman birlikten yana olmak lazım, kişilere kızıp da kurumları dağıtmamak lazım. Kişiler bugün olur yarın olmayabilir. Önemli olan kurumun olması, memur sendikalarındaki yönetici arkadaşlarımdan talebim bu olabilir.
Bilal Kara: işkolunda rekabeti kaldırmanın birinci koşulu birden fazla olan sendikaların birleşmesi gerekmez mi? Türk İş’in iş kolunda tek sendika gibi bir planı var mı? Hükümetin böyle bir yasa çıkarması gerekir gibi bir talebi var mı?
Ramis Muslu: Biz tabi kendimizi yenilemek zorundayız. Genellikle bu talepler ILO’dan geliyor. Maden İşçileri Sendikası, Yol İş Sendikası 1970lerdeki, 1980lerdeki sendika tüzüğü ile yürümemeli. Tabi ki biz de kendimizi yenilemek zorundayız. Ülkede bilim, teknoloji gelişiyor, dünya kendini yeniliyorsa biz de kendimizi yenilemeliyiz. Taleplerin ILO’dan gelmesini beklememeliyiz. Ha genel kurullarımızda olsun, sendikalarımızda olsun bunların tartışmalarını yapıyoruz. Biraz da tabandaki bireyimizden alalım tavandaki yöneticimize kadar yenilikten kaçan bir toplumuz, yeniliğe karşı olan bir toplumuz, ama kabul etmek de zorundayız ki bunların önünde de iş kollarımızın birleşmesi geliyor. Bugün hayır diyebiliriz ama yarın hayır deme şansımız olmayabilir. İşte Hükümet meclisten esnek çalışma yasasını geçirdi. Her ilde işçi büroları kurulacak. İşte sendikaların önündeki en büyük engel. Türk İş yönetimi Cumhurbaşkanına gidiyor, bu yasanın iptali için. Yoksa anayasa mahkemesine gidilecek. Eskiden işçi arayanlarla iş arayanların kahvesi olurdu, burada iş arayanlarla işçi arayanlar Cansızoğlu’nun kahvesine gelirdi. Şimdi onun moderni olmuş, işte patron burada, emrinde 40, 50 tane işçi, kurumlar gönder bana beş tane, on tane temizlik işçisi diyecek. Yarın da inşaat işçisi isteyecek. Bunların kıdem tazminatları yok, sosyal güvencelerinin ne olacağı belli değil. Sigortaları belki 15 günlük yada 20 günlük ödenecek.
Bilal Kara: Aynı iş kolundaki sendikalar toplu sözleşme dönemlerinde ve grevlerde nasıl bir süreç yaşıyor, örneğin bir dayanışma yapılabiliyor mu?
Ramis Muslu: Biz sözleşmemizi hükümet adına Kamu İş ile yapıyoruz. TTK’da da toplu sözleşmeyle yetkili bir komisyon oluyor. Burada bizim kendi iş koşullarımıza göre taleplerimiz oluyor. Türkiye Maden iş de bizim iş kolumuzda olduğu için zaman, zaman biz onlara, onlar bize sorabiliyoruz. Örneğin biz işçilere verilen kömürle ilgili bir sıkıntı yaşadık, açtım telefonu Türkiye Maden İş’e sordum, bizde böyle bir sorun yok, dedi. Daha sonra biz sorunu hallettik, bir ay sonra aynı sorunu onlar yaşamaya başladı ve biz kendilerine yol gösterdik. Git dedik genel müdürün yanına halletsin. Benim önerdiğim şekilde yardımcı olduk ve sorunu çözdüler. Onun için sözleşme dönemlerinde sendikalarımızla görüş alışverişi ve dayanışmamız oluyor.
Bilal Kara: başka bir diyeceğiniz var mı?
Ramis Muslu: Biz işimizi seviyoruz. Altı aylık ürettiğimiz kömür 900 ton. Bu, sene sonunda 2 milyon tona çıkacak demektir. Üretimimiz nedeniyle hem hazineyi hem Hükümeti zorlama şansımız olacak. Yeni işe alınan işçi arkadaşlarımız da adapte olmaya başladılar. Biz çalışanlar olarak işimize dün de sahip çıktık bugün de sahip çıkıyoruz. Sendika olarak da işçilerimizi eğitmeye ve bilgilendirmeye devam edeceğiz. Dün buradaydım, yarın Gelik’e gideceğim. Basın açıklamasına arkadaşlarımız sabah erkenden gelelim dediler, biz kendinizi fazla da zorlamayın dedik. Dün gelen arkadaşlarımın hepsinin kararlı, cesaretli olduklarını gördüm. Biz toplu sözleşmelerimizi masa başında bitirmek için son güne, son dakikaya kadar açığız.
14 Temmuz 2009
|