TEK VE BÜYÜK BİR SENDİKA GEREKLİ!Poul Erik Skov Christensen, Danimarkalı İşçilerin Birleşik Federasyonu (3F)Bence sendikal hareket için en iyi strateji, enerjimizin tümünü tek bir sendika olmaya yoğunlaştırmak olacaktır. Bu yıl (2009-ÇN) ilkbaharda LO üyesi sendikaların üye sayısı ilk kez bir milyonun altına düştü. Bu, sendika üye sayısında onyıllar boyu kesintisiz süren bir büyümenin ardından, 1990’ların ortalarından itibaren devam eden düşme eğiliminde bir kilometre taşıydı. Bazıları buna bakarak sendikal hareketin ölümünün yaklaştığı kehanetinde bile bulundu. Danimarka sendikal hareketi için kıyamet çanlarının çaldığına dair kuvvetli bir neden gösterebilir miyiz? Bence, en azından şimdilik hayır. Uluslararası bir ölçüte vurduğumuzda üye sayımız ve sendikal yoğunluğumuz hâlâ çok yüksektir, toplumun gelişmesinde güçlü bir etkiye sahibiz. Sendikal hareketin ve işverenlerin merkezi rol oynadığı Danimarka modeli, işgücü pazarının düzenlenmesi açısından mükemmel bir yol olduğunu süreç içinde kanıtlamıştır. İşgücü pazarının nabzını tutan ve ortaya çıkan sorunlara parmak basan taraflar, bu alanda belirleyici etki sahibi oldukları gibi, alanın sorumluluğunu da birlikte yüklenmişlerdir. Öte yandan, böyle güçlü bir başlangıç noktasına sahip olmasına rağmen, sendikal hareketin son yıllarda olumsuz bir gelişme eğrisi çizdiği su götürmez gerçektir ve birçok sendika sıkıntıyı teninde hissetmektedir. Sendikal yoğunluk azalmakta ve sendika üye sayısı düşmektedir. Bunun sonucunda, önümüzdeki yıllarda sendikal harekette bir dizi yapısal değişiklik meydana geleceğini tahmin ediyorum. Bence, Danimarka Genel İşçi Sendikası (SiD) ile Kadın İşçiler Sendikası’nın (KAD) birleşerek Danimarkalı İşçilerin Birleşik Federasyonu’nu (3F) oluşturması örneğindeki gibi sendikal birleşmeler devam edecek, önümüzdeki on yıl içinde Danimarka İşçi Sendikaları Birliği’nde (LO) sendika sayısı 6-7’ye inecektir. Bu durumda, sendika liderleri olarak, ya bırakacağız değişim kendiliğinden olacak, ki bu durumda tekil sendikaların görece kısa vadeli çıkarlarına uygun yapısal değişiklikler ortaya çıkacaktır. Ya da, krizden yapıcı yönde yararlanacağız ve sendikal hareketimizi emekçilerin çalışma yaşamlarında ve genel olarak işgücü pazarında meydana gelen devasa değişikliklerle uyumlu çizgiye oturtan yapısal değişikliklerin yaratıcısı olacağız. Sendikal hareketin gelişimi üzerine bir tartışma başlatmayı öneriyorum. Bence, önümüzdeki yıllarda Danimarka Sendikalar Birliği’ne (LO) üye sendikaları tek bir dev sendikaya - yerel tabanda örgütlenmiş modern bir birliğe, etkin bir sendikaya ve etkin bir siyasal aktöre - dönüştürmek için çalışmalıyız. Bu öneriyi çoğu kişi “dramatik” bulabilir. Ama gelecek yıllarda boğuşacağımız sorunları düşündüğümde bunun, Danimarkalı emekçilerin küresel bir dünyada gelecek perspektifine sahip, güçlü bir sendikal harekete sahip olmasını sağlamanın en iyi yolu olduğuna inanıyorum. Benim geleceğe ilişkin bu bakışım, önümüzdeki yıllarda sendikal hareketin yüz yüze geleceği dört ana soruna en iyi yanıtı verme arayışımın neticesidir. *** Karşımızdaki birinci büyük sorun, bugünkünden çok daha esnek bir işgücü pazarına doğru gidiştir. Bir önceki işçi kuşağında, eğer usta bir tesisatçı idiyseniz, büyük ihtimalle emekliliğinize kadar tesisatçı olarak çalışmaya devam ederdiniz. Küreselleşme, bu modeli bir daha geri gelmemek üzere değiştirdi. İmalat sanayi ülkeye giriyor çıkıyor; işyerleri kuruluyor kapatılıyor ve bunlar öyle hızla oluyor ki tekil ücretli işçi, yeni işin kendisinden talep ettiklerini karşılayabilmek için ya sürekli olarak kendini eğitmek ya da yine yeniden-eğitim yoluyla başka bir sektöre / endüstriye geçmek zorundadır. Bir de, Danimarkalı emekçiler eskisinden daha sık iş değiştirir oldular. Bir kuşak önce, rahatlıkla yaşam boyu aynı işyerinde çalışıyor ve oradan bir altın saatle ve işyeri direktörünün sizin uzun ve sadık hizmetlerinize teşekkür eden konuşmasıyla emekliye ayrılıyor olabilirdiniz. Oysa gelecekte bu tür “çeyrek asır hizmet” törenleri nadiren olacak. Yapılan araştırmalar, bugün işe başlayan bir genç Danimarkalının emekli olana dek, ortalama en az 9 kere iş değiştireceğini öngörüyor. Problemin büyüğü şu ki, işkolları esasına göre örgütlenmiş yapısıyla LO eski düzene haddinden fazla angajedir. Bu yeni bir durum olmadığı gibi, 1990’larda birleşmeler yoluyla altı LO sendika kartelinin yaratılmasının nedenlerinden biridir. Bu karteller bugün imalat endüstrileri, inşaat, yerel yönetim, merkezi hükümet, medya ve ticaret, ulaştırma-taşımacılık ve hizmet sektörlerinde örgütlüdürler. Ama bu ayrım çoktan geçersizleşmiştir. Ücretliler aynı sektörde daha sık iş değiştirdikleri gibi, sektör de değiştiriyorlar. Şu anda geleneksel imalat endüstrilerinde işsiz kalanların çoğu, yerel yönetime ait bakıcılık ve sağlık bakımı sektörlerinde yeni bir iş yaşamı kurmaya başlıyor. Sendikaların meslek gruplarına veya işkollarına göre kesin hatlarla birbirinden ayrılmış olması geçtiğimiz yüzyılın bir kalıntısıdır ve günümüzde bu çerçevenin içine saplanıp kalmanın getirdiği birçok gereksiz sorun var. Sendikal hareket örgütsel meselelerde son derece katıdır. Üyelerin bir LO sendikasından ötekine transferi için birçok örgütsel kaynak harcanmakta ve her yıl iş değiştirme nedeniyle binlerce üye yitirilmektedir. Bence emekçilerin tüm çalışma yaşamları boyunca iş, meslek ya da işkoluna bakmaksızın güvenebilecekleri tek bir güçlü LO sendikasını yaratmak bu soruna verilebilecek en iyi yanıttır. *** LO sendikalarının karşı karşıya bulundukları ikinci büyük sorun, üye sayısının gelişmesine ilişkindir; özellikle genç işçiler arasındaki zayıf sendikalaşma sorunudur. Bir kuşak önce sendikaya üyelik, işin icabıydı. Sendikalaşma, genç bir insanın işgücü pazarına adımını atmasının doğal parçasıydı. Çok doğal olarak kendileri de sendika üyesi olan anne-babanın o gencin zihnine ektiği, işçiler arasında dayanışma ve dostluğa ilişkin değerlerden biriydi. Öyle öğrenir, öyle yapardınız. Oysa bugün gençlerde işgücü pazarındaki yerlerine ilişkin çok daha bireyci bir tutum var. Onlar daha çok kendi kariyerlerinin ve yaşamın kendilerine tanıyacağı fırsatların peşindeler. Bu durum, birçok açıdan, daha bireysel ve esnek işgücü pazarı gerçeğiyle uyumludur. İster hoşlanın, ister hayıflanın, nasıl uygun düşüyorsa öyle yapın! Ama Danimarka LO’su bu gerçeğe şimdikinden çok daha aktif yanıt vermek durumundadır. Gençler artık işin doğası gereği sendikalı olmuyorlar, sendikal hareket ve işgücü pazarı hakkında da çok şey bilmiyorlar. Elbette okullarda ve toplum tarafından konu hakkında daha fazla bilgi verilebilir, ama bu esasen bizim özgörevimizdir. Biz, LO olarak, her bir genç emekçinin güvenini kazanmak ve onları sendikal hareketin yararları ve elde ettiği kazanımlar hakkında bilgilendirmek durumundayız. Bunu yapmazsak, önümüzdeki seçenek, sendikal hareketin Danimarkalı Yaşlılar Derneği ile rekabet etmesi olacaktır. Kendi sendikamdan bir örnek vereyim: Sendikam 3F’nin üyelerinin yarısına yakını 50 yaş ve üstündedir. 15 yıl sonra bu üyeler emekli olmuş olacaklar ve eğer gençler arasında şimdiki eğilim devam ederse 15 yıl içinde 3F’nin üye sayısı üçte birden fazla azalacaktır, ki bu da 100 binden fazla üye kaybı demektir. Eğer bu gelişmenin önü alınmazsa Danimarka modeline asıl tehdit Doğu Avrupalı işçilerden değil, 40 yaşın altındaki Danimarkalı işçilerden gelecektir. Tek bir sendikada bir araya gelirsek bu sorunlara daha güçlü müdahale edebileceğimize inanıyorum. Düzenleyeceğimiz özel kampanyalar ve özellikle gençlere yönelik uygulamalarla onları sendikaların faaliyetleri hakkında bilgilendirerek bunu kısmen yapabiliriz ve böylece genç insanların çalışma yaşamı sorunlarına kısmen ayak uydurmaya başlamış oluruz. Şimdilerde gençler herhangi bir meslekte ya da işte ancak birkaç yıllığına duruyorlar. Bir genç işçi düşünün ki birkaç yıl barmenlik yapıyor, sonra bir bakkalın kasiyerliğine geçiyor ve de bu yüzden içinde bulunduğu sektörün sendikasına üye olmak istemiyor. Bir de, sendika deyince birçok gencin adamakıllı kafası karışıyor; sendikalar, şubeler, genel merkezler, üst örgütler, işsizlik sigortası fonları ve daha neler… Üzülerek söylemeliyim ki bütün bunlar hiç de sebepsiz değildir. Örneğin, bugün bir sendikaya üye olmanın maliyetini bilmek meseledir. Çünkü üyelik aidatı, içinde faaliyet gösterilen sektöre ve üye olunan sendika şubesine göre vb. değişmektedir. Önümüzdeki yıllarda tüm enerjimizi genç işçiler arasında örgütlenmeyi güçlendirmeye harcamalıyız. Bence bunu en iyi sendikalararası ortak bir çerçevede, güçlü ve kapsamlı bir öneri geliştirerek yapabiliriz. *** Üçüncü olarak, Danimarka Sendikalar Birliği (LO) insanları yerel radyolarda ve haber mesajları arasındaki cazip ve ucuz tekliflerle kandıran “sarı” sendikaların rekabetiyle karşı karşıyadır. Aslında bu sendikalar rakibimiz değildir, çünkü hiçbiri sendikal faaliyetin esasına – toplu iş sözleşmesine - ilişkin bir proje sunmamaktadır. Ama, birçok emekçi onların budalaca tekliflerine kandığına göre, sorunu ciddiye almamız gerekiyor. Buna yanıtımız, daha güçlü, daha etkin, üyesine hizmet veren, demokratik bir sendika yaratmak olmalıdır. Bizim temel hedefimiz, ticaret yapmak değildir. Sendikal hareketin temelinde onun yerel, demokratik sendikal tabanı vardır, bu tabanı güç kaynağımız olarak korumalıyız. Sendikalararası birleşmeler yoluyla her bir sendika içinde ve üst örgüt LO’da iş tekrarının önüne geçebilir ve pratik sendikal çalışmada yöntem açısından hatırı sayılır ve büyük avantajlar elde edebiliriz. Karşımızda rekabet eden sendikalar yüzünden sendikal hareketi daha ticarileşmiş bir çizgiye çekmek tamamen yanlış olacaktır. Elbette üyelerimize mükemmel hizmet sunacağız, ama güçlü ve birlik içinde bir sendika, işyerindeki seçilmiş sendika temsilcisinden genel sekreterine kadar sendika-içi demokrasiyi güçlendirmeli ve bir sendika olduğunun altını çizmelidir. Sendikal hareket, bütün Danimarka belediyelerinde ana caddedeki üyelik merkezleri ve sendikalararası ortak işsizlik sigortası fonu ile, içinde bulunduğu yerel toplumun güçlü ve görünür bir aktörü olmalıdır. Bu, bugün üyesi olduğu şubeden uzakta oturan ya da yaşadığı yerden farklı bir yerde çalışan birçok LO üyesinin aldığı hizmette dikkate değer bir ilerleme sağlayacaktır. Son bir nokta, birleşik bir sendikal hareket, bugün LO’nun çalışmasını sekteye uğratan ve itibarımızı zedeleyen sendikal çekişme ve çatışmaları da ortadan kaldıracaktır. Şunu vurgulamalıyım, benim bakışımda, tepeden aşağıya doğru yönetilen bir bürokratik heyula yaratmak yoktur. Sendikal birleşmelerde farklı sendikal kimliklerin ortak bir çerçevede ifade edilebilmesini teşvik edecek bir alan yaratılması hayati önemdedir. Bu yüzden, etkin, tek ve büyük sendikanın esnek bir yapıya sahip olması gerekir. Bu esnek yapı, sendikanın tekil sendika üyesinin günlük yaşamına, işinden ve işyerinden bağımsız olarak, yakın durmasını sağlar. Kurulu olan büyük sendikalarda bu hassas dengenin ne kadar önemli olduğunu görmekteyiz. *** Dördüncüsü, son 5-10 yılda işverenlerin örgütsel ortamında dramatik yapısal değişiklikler meydana geldi. Danimarka işadamlarının örgütü DI, çeşitli birleşmeler yoluyla oldukça büyüdü ve geleneksel imalat sektörünün dışına taştı. (…) Ticaret ve endüstrinin örgütü oldu… DI, bugün Danimarka’da işverenlerin hakim gücüdür. Açıktır ki, bu gelişmenin sendikal hareketin örgütsel ve siyasal faaliyetleri açısından sonuçları olacaktır. (…) DI’nin siyasal faaliyetlerinin güçlenmesi,.. sendikal hareketin kendi siyasal çalışmasını yükseltmek zorunda olduğunu anlatıyor. Tek, birleşik LO sendikal hareketi her bir yerel belediyede de, Kopenhag ve Brüksel’de de emekçilerin çıkarlarını savunan en güçlü lobi örgütlerinden biri olur. Buna ek olarak, işverenlerarası birleşmelerin en büyük sonuçlarından biri toplu sözleşme görüşmeleri sırasında sendikal hareket karşısındaki etkilerinin yoğunlaşmış olmasıdır. (…) Gelecek yılın toplu sözleşme görüşmelerinden sonra bu gelişmenin nerelere ulaştığı hakkında daha iyi fikir sahibi olacağız. Fakat kesin gerçek şu ki, çeşitli alanlarda bütün kilit toplu sözleşme görüşmelerinde karşımızda birleşik bir DI ile masaya oturacağız. Kamu sektöründe de benzeri bir merkezileşmenin yaşandığını unutmayalım. Bu alanda gelecekte Maliye Bakanlığı bir kukla haline gelirken, tekil belediyeler ve Danimarka Belediyeler Birliği (KL) asli merkezi aktörler olacaklardır. Geleceğin “refah üretimi”nin ağırlıklı bölümü burada ortaya çıkacak, merkezi hükümet alanı iyice daralırken bölgesel alanların herhangi ekonomik bağımsızlıkları artık kalmayacaktır. Kendi kendinize, bunun anlamı biri kamu sektöründe biri de özel sektörde iki sendikanın yaratılması mıdır diye sorabilirsiniz. Bence bu kötü bir akıl yürütmedir. En başta, üyelerimiz bireysel olarak giderek artan ölçüde özel sektörle kamu sektörü arasında geçiş yapacaklar! Ambulans hizmetinin önce taşerona ihale edilip sonra bölgesel ihale yöntemiyle geri satın alınmasıyla ortaya çıkan hassas duruma bir göz atmak yeter. Daha da önemlisi, özel sektör ücretlileriyle kamu sektörü ücretlileri arasındaki ittifakı korumamız gerekir. Aksi takdirde bir refah toplumunda gemi azıya alan iki Frankeştayn canavarı yaratma riskiyle karşı karşıya kalırız: Bir yanda, kamu sektöründe sorumsuzluk derecesinde yüksek ücretleri ve akla gelecek her türlü hizmeti hak olarak hızla talep etmeye başlayacak bir kamu sektörü sendikası; öte yanda özel sektörün koşullarını her zaman bir bütün olarak refah toplumunun önüne geçirecek olan bir özel sektör sendikası. Bu hem sendikal hareket için hem de Danimarka refah toplumu için bir trajedi olur. Eğer sendikal hareket bugün yüz yüze olduğu sorunlarla boğuşmaktan güçlenerek çıkmak istiyorsa, bence en iyi strateji tüm güçleri tek bir sendikaya toplamaktır. Tek ve büyük bir LO sendikası fikrinin alışılmadık bir bakış olarak görüleceğinin çok iyi farkındayım. Böyle bir bakışın gerçeklik haline gelmesinden önce altedilmesi gereken birçok sorun, terkedilmesi gereken eski alışkanlıklar var. Ayrıca insanlar, sendikaların geleceğe ayak uydurması için belki başka alternatif fikirlerle gelecekler. Hepsini dinlemeye hazırım ama bir şeyden eminim: Hiçbirşey yapmadan oturup bekleyemeyiz! Eğer sendika liderleri olarak bizler gelişmelere gözlerimizi kapatır, kulaklarımızı tıkar ve geçici, palyatif önlemlerle günü geçiştirirsek, o zaman sendikal harekette şimdi yaşanan kriz bir felakete dönüşecektir. Bunun yerine, Danimarka Sendikalar Birliği LO’nun önderliğinde birbirimizle, sendika temsilcilerimizle ve üyelerimizle, sendikal hareket için uzun vadeli bakışın ne olması gerektiği üzerine tartışmaya başlamalıyız. Benim (tartışmaya) katkım budur. Yazının İnglizcesi
|