TKP
 
Yeniden Merhaba
Yayın İlkelerimiz
Yazılar - Arşiv
 
İşçinin Sesi Yayınları
Kitaplar
İşçinin Sesi
Çek-Al
Kavga - Kervan
Kaynak
İşçi Yaşamı
İşçinin Gezetesi
Binçiçek
cddrt
dtd
Isha Bulletin

Soviet News
 
 
 

 

 

 

 

 

 

 

 

Marks’ı, Marksizmi
Daha Çok Anlamak Üzere

10 Eylül komünistlere, işçi sınıfımıza kutlu olsun!

Bugün 10 Eylül. Partimiz TKP'nin kuruluşunun 92.yıldönümü.
Devrim ve komünizm mücadelesinin ruhunu ve bilincini hâlâ koruyan tüm yoldaşlara kutlu olsun.

Tabii, dünyanın günümüze dek gördüğü, işçi sınıfı öncülüğündeki en görkemli sosyalizme açılan demokratik devrim olan Büyük Ekim Devrimi'yle başlayan 20.yüzyıl devrimleri selinin, geride kazanımları yer yer gölgede bırakacak miktarda curuf bıraktığını da itiraf etmemiz gerekecek. Ekim Devrimi'nin en büyük bir kazanımı olan SSCB devletinin 1990 yılında iktidardaki “KP” elinde çökertilip yerlebir edilmesi bunların başında gelir.

Tek kurşun atmadan koca kazanımı uluslararası burjuvaziye teslim etmek ne söz, SBKP’ye egemen olan şerefsizlik, SBKP’nin tüm arşivini, devrimden bu yana parti belgesi olarak varolan herşeyi – evet, politbüro toplantılarının el yazması / steno notlarından parti üye kayıtlarına kadar herşeyi – 1990’da Moskova’ya dev uçaklarla getirilen CIA ve öteki istihbarat servislerinin uzmanlarının son sistem elektronik tarama / mikrofilm kopyalama araç-gereçlerinin hafızalarına terketmiştir.

“TKP arşivi, Rus devletinin depolarında havası alınmış sandıklardadır, vb.” diye ahkam kesenlere duyurulur  ki, SBKP, SSCB İçişleri ve Adalet bakanlığının – ve de daha bilemediğimiz nice kaynakların – belgeleri ABD, İngiltere, Almanya gibi ülkelerin çeşitli üniversitelerinde, istihbarat servislerinin ve konuyla “ilgilenen” sınırlı akademik çevrelerin “kullanımına” açıktır. Adamlar, seçili konularda kitap üzerine kitap çıkarmakta, araştırma üzerine araştırma yayınlamaktadırlar.  Bir adım daha ileri gidelim, Amazon’da satışa arzedilmiş şeyler bile var… Doğu Avrupa'nın Sovyetler Birligi'nin gölgesinde yeşeren “halk cumhuriyetleri”nin durumunu konuşmak ise gereksiz kaçıyor.

Yaşanan büyük yıkımın baş sorumlusu SBKP'den bu şerefsizliğin hesabını bile soramıyoruz. Dağılan partinin eski yöneticileri karşımıza yeni kapitalistler, yeni mafya, ya da Rusya’da tanındığı biçimiyle “oligarklar” ya da onların hempaları olarak çıkmaktalar. Şerefsizliğe hırsızlık ve yağmacılığın eşlik etmiş ve hâlâ etmekte olduğunu genel bir vargı olarak söylemek bugün mümkündür.

Bunun biraz farklı bir örneği bizim partide de yaşanmadı mı? TKP'nin eski tepe yöneticilerinin 1981 tutuklamalarının ardındaki şerefsizlikleri takiben bugün nerede bulunduklarına bakmanın hiç öğretici yanı yok mu?

Bu nedenle,  “onlar tarih oldu, uğraşmaya değmez” diyemiyoruz, “üstüne bir bardak su” içemiyoruz! Çünkü bu curuf, bugün AKP eliyle dayatılan “demokratikleşme”nin en yaman savunucuları arasındadır. Ya da devletin altıncı kolu gibi faaliyet göstermektedir.

“İşçi mi kaldı artık”, “müslümanları sınıf temelli olmayan sosyalizme(!!!) kazanmalıyız”, “devlete meydan okuyan burjuvaziyi desteklemeyeceğiz de ne yapacağız” gibi sapıklıkların ardında, burjuvazinin en “kalite” örgütlerine hizmet sunanlar arasında,  “eskiler” yok mu? Tek tek isim vermeye ne gerek var, siz zaten tanıyorsunuz... Gönüllü bülbüller, kaptanlar, ozanlaşanlar, daha neler, neler var...  

***

Bu insan curufunu ayıklayınca bir şey ortaya çıkıyor: 20.yüzyıla damgasını vuran bir halk devrimleri seli gitti... Şimdilik! Yenisi gelene dek…

Bu arada kapitalizm, üretici güçleri, SSCB'nin çöküşü ile doğan fırsatlar ortamında küreselleşmeyi dolu dizgin artırarak, tek dünya pazarını fiili olarak engelsiz işletecek önlemleri alma çabası içinde, geliştirmeyi sürdürdü. Tek dünya pazarının küresel kurumlarını yaratmaya hız verdi. Küresel geçerliliği olan hukuk sistemleri oluşturma yönünde adımlar atıyor.

Yalıtık üretici güçlerin tek bir pazara bütünlenmesi süreci, dünya pazarından tamamen ya da kısmen yalıtık duran ham madde kaynaklarının pazardaki kapitalist güçlerin hizmetine sokulması sürecinden tabii ki ayrı düşünülemez.  Dolayısıyla, tek pazarda engelsiz cereyan etmesi beklenen hammadde / maden ticaretinin önündeki siyasal engelleri, “dünya devleti” ABD'nin “dünya jandarması” ordusu, gönüllü ya da zoraki müttefikleri ile birlikte ortadan kaldırmaktadır.

Bu süreç dünya halkları açısından çok acılı bir süreçtir. Ve de, 1980’lerde Panama cumhurbaşkanı Noriega'nın ülkeyi basan ABD ordusunca “tutuklanması”ndan Saddam'ın devrilmesine, Taliban erkinin yıkılmasından Mübarek yonetiminin vd. görevden uzaklaştırılmasına, Kaddafi erkinin alaşağı edilmesine, Türk AKP'sinin iktidar edilmesine ve en son Suriye olaylarına kadar uzanan uzunca bir zincirin halkalarının işaret ettiği şudur:

İnsan emeğini üretim sürecinin dışına iten; üretici güçlerin dünya pazarından az ya da çok yalıtık duruşuna son veren; tek dünya pazarının tüm unsurlarını  muazzam bir hızla birbirine  bağlayan yeni üretim – iletişim – dağıtım teknolojileri kapitalizmi (ve sınıf mücadelesinin koşullarını) yeni bir düzeye çıkarmıştır.

Yeni altyapısal düzey, kendine uygun ve uyumlu yeni küresel üstyapıların / üstyapı kümelerinin oluşturulmasını şiddetle çağırmaktadır.

Bunun için de, eski yapıların, gelenek ve göreneklerin, artık norm olomuş kimi uygulamaların, aynen Komünist Manifesto’da  ifade edildiği üzere “devrimci tarzda” yıkılması, yok edilmesi, yerlebir edilmesi, toplumun muazzam bir altüst oluş içine sokulması gerekmektedir.  Yaşanılan budur. Burjuvazinin yapmakta olduğu budur.

Bugün yaşanılan ve giderek ağırlaşan ortamı, ABD ekonomisinin eski kaptanlarından Alan Greenspan “yaratıcı yıkım” sözleriyle anlatıyordu.

Evet, bütün ülkelerde işçilerin, emekçi yığınların  iliklerine kadar hissederek yaşadıkları değişim, en güzel ifadesini bu sözlerde buluyor: Yaratıcı YIKIM! Kapitalizm için “yaratıcı yenilenme”, işçi sınıfı ve emekçilerin mevcut iş ve yaşam koşulları açısından ise, “muazzam yıkım”!  

Teorik kavrayışı ve pratik eylemi  “gerçek devrimcidir” anlayışıyla bağlı olan komünistler, her krizde bir olanağı, her yıkımda yeni bir yükselişin işaretlerini görmek, bulup çıkartmak ve ona uygun eylemi örgütlemek durumundadır. Yani, “yaratıcı yıkım”dan edinilecek kazanım vardır. Bu kavramın içeriğini, olabildiğince geniş anlayabilirsiniz, anlamalıyız!  

SSCB'nin, onunla birlikte bizim cephede savunulagelmis köhne fikirlerin, “tek ülkede sosyalizm” anlayışının, «Sovyetlerde sosyalizm vardı” inancının, “işçi yalnızca dev fabrikalarda bulunur, ötekiler işçi sayılmaz” gibi aymazlıkların, “batıl inançların” hepsi yıkılmaktadır.

Yaşam, Marksizme kene gibi yapışmış, komünistlerin gözünü perdeleyen, ışığı engelleyen ne varsa, temizlenmesini emretmektedir.

Korkulacak değil, sevinilecek, cesaretle üzerine gidilecek bir durumdan söz ediyoruz.

60’lı 70’li yılların popüler tartışmalarını yaşayanlar, “iç dinamik – dış dinamik üzerine yapılan edebiyatı hatırlayacaklardır. Bugün yaşam bu tartışmayı basitleştirmiş, bu anlamda işimizi kolaylaştırmıştır: İç yok dış yok, küresel dinamikler var. Eğilim bu yönde… Ya küresel dinamikle uyumlu hareket ediyorsun, ya da küresel dinamik seni belirliyor. Ortada fazla hareket alanı kalmamış gibi… Koca koca devletler  küresel dinamiğin esiri olmuş durumda… Küresel bağımlılık… Küresel dünya pazarı… Küresel üretim, küresel ticaret… Küresel altyapı küresel üstyapılar… Küresel burjuvalar, küresel işçi sınıfı!

Celalettin Rumi’ye mal edilen sözü hatırlayalım: Dünle beraber gitti cancağzım ne kadar söz varsa düne dair. Bugün yeni şeyler söylemek lazım!...

Doğru mu, değil mi! Biz, yaşamdan, gerçekten yanayız. Acılar çektirebilir ama gerçek devrimcidir; ve gerçeği çıkış noktası almak, komünistçe bir tavırdır.

Buradan hareketle, TKP'nin 92. doğum gününde yoldaşlarımıza tavsiyemiz şudur: 

Kapitalizmin bugüne dek insanlığa yaşattığı her yıkım gibi bu yıkımı da, yaratıcı bir başlangıca dönüştürmek bizlerin elllerindedir. Başlangıç adımının Marks'a - günümüz gerçeklerinin ışığında - yeniden yönelmek olduğunu düşünüyoruz.

Bunu sık sık tekrarlıyor, Yusuf Zamir’in “Marks Gerçekte Ne Dedi” başlıklı çalışmasının gerçeğin Marksist tarzda kavranması açısından önemli bir başlangıç olduğunu söylüyoruz.  Daha iyi çalışmalar varsa onlara da aynı desteği veririz.

Tüstav yayınlarında çıkan parti tarihine ilişkin belge ve anlatılardan da yanıdığı üzere, Türkiye komünist hareketin pek fazla teorik derinlik sahibi değildir. Öyle ya, “Sovyetler herşeyi bizim için düşünüyorlardı”!!!  

Oysa, pehlivan tefrikalarıyla, Battal Gazi hikayesi benzeri anılarla gidilecek fazla bir yol yoktur. En büyük ihtiyaç, Marks, Marksizm ve işçi sınıfı araştırmalarına ağırlık vermektir.  (A.Can’ın sitemizde yayınladığımız işçi sınıfı üzerine çalışması da, üzerine tartışma açılmasını dilediğimiz bir başka güzel çabadır, destekliyoruz.)

Bizim ulaşamadığımız başka  çalışmalar da eminiz vardır. Çok fazla ölçütümüz yoktur: Marks’a yönelecek, günümüz koşullarında işçi sınıfının iş ve yaşam koşullarını anlamaya ve değişim yönünde mücadeleye yönelecek, Marksizme yönelecek…

Biz bu alanda bazı boşlukları doldurmaya niyetliyiz. Gücümüz yettiğince bu hedefimizi gerçekleştirmeye, sancağı devralacak genc kuşaklara eli yüzü düzgün bir miras bırakmaya çalışacağız. Bu çerçevede, geçmişimizi kayıt altına alma, bugünü anlamaya hizmet edecek kimi çabaların geçmişte gösterilmiş olduğunu belgeleme yönünde bazı pozitif projelerimiz var.

İşçinin Sesi cephesinde TKP geleneğine ait ne kaldıysa, elimizdeki herşeyi arşiv malzemesi olarak dijital ortamda yayınlayacağız. Hazırlıklarımız ilerliyor. Partinin bu kesiminde ve Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca yayınlanmış, elimizde varolan tüm kitapları,broşürleri dijital ortama geçirdik. Zaten sitede e-kitap olarak yayınlanmış olanlarla birlikte İşçinin Sesi Kitaplığı'nı bir arşiv çalışması olarak böylece tamamlıyoruz.

TKP yayınları arasında mümtaz bir yeri olan İşçinin Sesi dergilerinin elimizde olan tüm sayılarını dijital ortama geçirdik. Daha önce birilerinin bize parmağının ucuyla yapıp “hediye” ettiği bir kısım tarama kayıtlarının ise işe yaramadığını gördük. Bu yüzden kendi projemizi hayata geçirdik. Bu dergiler, tasnif ve teknik hazırlık çalışmaları tamamlandıkça sitede yerini alacak.

Partinin doğrudan denetimiyle ya da delegasyon yöntemiyle yayınlanan dergilerin de çoğu dijital ortama aktarılmaktadır. Bunlar arasında, 1990’larda legal ortamda yayınlanan Kavga, Kervan, İşçi Sağlığı, İşçinin Gazetesi, Kaynak,1000 Çiçek, Doğa Toplum Düşünce ile, CDDRT, Turkei Spiegel, Turkey Today, İleri, Bülten gibi yığın örgütlerinin organlarını, uzun süreli ya da kısa ömürlü olmuş yayınları sayabiliriz. Bunlara bir iki süreli yayını daha eklemek, ileride mümkün olabilecektir.

İTÖF’ün, bağlı derneklerin, FTÖF’ün, İTİB’in arşivlerini, kayıtlarını dijital  ortama geçirme çalışması epeyce yol almıştır. Bunları da ayrı ayrı değerlendirmeden geçirerek akademik kullanıma açma hedefimiz vardır.

Arşiv çalışmalarının ötesinde, geleceğe yönelik çalışmaların da yapılmakta olduğunu duyumlamaktayız.  Bir emek araştırmaları kurumunun nüvesi hazırlanmış olup, kendini işçi sınıfının varlığına adamış,  işçinin iş ve yaşam koşullarını araştırıp, mücadele koşullarını geliştirmeye yönelik bilimsel çalışma yapmak isteyenlere, bilim insanlarına, akademisyenlere, sendikal kadrolara çeşitli eğitim-araştırma olanakları yaratmayı hedeflemiştir. Türkiyeli ve Avrupalı, uluslararası bilimsel araştırmacı, sendikacı, işçi, aydın kesimlerin kolektif çabalarına odaklanacağını sandığımız bu örgütlenme hakkında umarız kısa sürede daha ayrıntılı bilgi elimize geçer ve sitemizde yayınlarız.

Toparlarsak, yoldaşlar, 10 Eylül’ün, anka kuşunun yeniden doğuşu gibi, işçi sınıfının aydınları olan komünistlerin küresel gerçeği kavrayıp, Marks’a ve Marksizme, günün gerçeklerinin ışığında yeniden yöneldikleri bir gün olarak terennüm edilmesinin bugün daha doğru olduğunu düşünmekteyiz.

Bu anlayışla komünistlerin 10 Eylül’ü kutlu olsun.

TKP Web sitesi
10 Eylül 2012