TKP
 
Yeniden Merhaba
Yayın İlkelerimiz
Yazılar - Arşiv
 
İşçinin Sesi Yayınları
Kitaplar
İşçinin Sesi
Çek-Al
Kavga - Kervan
Kaynak
İşçi Yaşamı
İşçinin Gezetesi
Binçiçek
cddrt
dtd
Isha Bulletin

Soviet News
 
 
 

 

 

 

 

 

 

 

 

EKİM DEVRİMİ ÜZERİNE RUSYA’DAN BİR DEĞERLENDİRME

Aşağıdaki metnin bir grup Rus aydınının Ekim Devrimi’nin 90. Yıldönümü münasebetiyle yayınladıkları, bu aydınların devrim ve komünizm mücadelesini kavrayış biçim ve düzeylerini yansıtan bir değerlendirmedir. Şurası açık ki, bu aydınlar ve onların temsil ettiği zümre,  onca yıl içinde yaşadıkları, sorunlarıyla cebelleştikleri toplumun tarihini, olması gerektiği derinlikte ele alamıyorlar. Ancak, teorik planda önümüzdeki dönemin en önemli görevine (Sovyet Devrimi’nin değerlendirilmesi, SB’nin ve ona bağlı blokun çöküş ve dağılışının açıklanması) bir nebze olsun ışık tutması ve tartışma açmaya yardımcı olması  açısından- iki yıl önce yazılmış olmasına rağmen- bu metni yayınlıyoruz.   

Web Sitesi Yönetimi

Biz Rusya ve Tüm Dünya İçin Bir Ekim

Ekim Devrimi’nin yaklaşan 90.yıldönümünün geniş bir ilgi odağı olması şaşırtıcı, sürpriz değildir.  1917 Ekim’inde olanlar, gerçekten, dünyayı sallayan ve onun ekonomik, toplumsal ve kültürel temellerini değiştiren bir depremdi.

Medyada birçok unsur bu dünya-tarihsel olguyu yalnızca bir avuç komplocu ve maceracının, Batılı güvenlik servislerinin yardımıyla gerçekleştirdikleri bir darbe olarak adlandırıyor. Etrafta dolaştırılan bu tür iddialar verileri saptırmakta olup tamamen yalan ve bu muazzam olayın katılımcılarına ve liderlerine yönelik kötü niyetli iftiradır. “Ekim darbesi”nin “Alman ajanı” Lenin’le “Anglo*Amerikan casusu”  Troçki tarafından hazırlandığına ilişkin eski masallar, çeşitli ülkelerin önde gelen bilim adamlarınca reddedilmiş olmalarına karşın son sıralarda yeniden tekrarlanmaktadır. Tabii, Rus halkı da “devrimci aşırı unsurlar”ın elinde gönülsüz bir maşa olarak gösterilmektedir. Oysa devrim halkın katılımı ve karar verici rolü olmadan ne başlayabilir ne de zafere ulaşabilir.

Komplo Değil Toplumsal Devrim

Ekim Devrimi komplocular ya da yabancı güçlerin ajanlarınca tezgahlanmadı. O kimsenin davetiyle meydana gelebilecek türden bir olay değil, bir toplumsal depremdi, bir kasırga, bir tsunamiydi.  Devrim, halkın hoşnutsuzluğunun kaynağı olan bir dizi nedenin tek ve müthiş kuvvetli bir sele dönüşmesiyle ortaya çıkan gelişmelerin iç mantığının bir ürünüydü. Onu bir komplonun ürünü olarak göstermek en azından gariptir. Eğer bu iddia doğru olsaydı nasıl oluyordu da devasa bir ülkede eskisinin yerine yeni bir yönetici otorite hem de kısa zamanda kurulabiliyordu ve de Rus halkı, kendi hükümetini desteklemekle kalmıyor, İç Savaş sırasında da elde silah onu savunuyordu?

“Ekim darbesi”nin eleştirmenleri, bazı nedenlerle Rusya’nın Çarlık monarşisi ve onu izleyen Geçici Hükümet tarafından içine itildiği derin krizin varlığını unutuyorlar. O tarihte yetkililer, “Nihai Zafere Kadar Savaş!” sloganıyla hipnotize olmuş bir halde, halkın gerçek ihtiyaçlarına cevap vermeyi reddetmekteydiler. Eleştirmenler, Çar’ın sarayında sonu gelmez entrikaların ve anlaşmazlıkların varlığını, cephedeki askeri yenilgiyi ve en nihayet Rus  ordusunun başkomutanı olan otokrat Çar İkinci Nikola’nın birdenbire tahtını tacını terk etmesi gibi doğrudan kanıtları göz ardı ederek, devrimin arifesinde monarşinin kendiliğinden dağılışını da unutuyorlar. Monarşinin yerine geçen burjuva hükümet de beceriksiz çıkmış ve o dönemin, savaşı durdurmak ve köylülere toprak dağıtmak gibi büyük istemlerine karşılık verememişti.

1917 Ekim Devrimi yirminci yüzyılın büyük Rus toplumsal devriminin doruk noktasını işaret etmektedir. Bu devrim, alelade halkın ihtiyaçlarını ve umutlarını, o günkü Rus toplumunun çözüm bekleyen acil sorunlarını başkalarından önce fark eden devrimci sosyal demokratların öncülüğünde gerçekleşti. Devrimin liderleri arasında, kuşkusuz Vladimir Ulyanof-Lenin ve onun en yakın yoldaşları kilit rol oynadılar.

Ekim Devriminin hiçbir lideri kusursuz değildi, ama onları lanetlemek, onları putlaştırmak kadar yanlıştır. Günümüzde onlara atılan iftiraların aslında hiçbir temeli yoktur. Onlar hiçbir gücün hizmetinde değildiler, yalnızca kendi devrimci ideallerinin peşinden gidiyorlardı. Para, mal mülk edinme gibi dünyevi ihtirasların onlar için herhangi bir anlamı yoktu. Onlar kendi yaşamlarını ezilenlerin ve mülksüzleştirilmiş olanların özgürlük ve mutluluğu gibi yüksek standartlara adamışlardı.

Devrimler Şiddete İndirgenemez

Ekim Devrimi sık sık “şiddete dayalı devirme” olarak tanımlanıyor. Halbuki, Petrograd’daki “devirme” neredeyse insani kayıp vermeden gerçekleştirilmişti. Biz şiddetin savunucusu değiliz ama tarihsel gelişmenin sınıfsal ve ulusal uzlaşmazlıkların içine gömülmüş belli evrelerinde şiddetin kaçınılmaz olduğunu kabul ediyoruz. Aslına bakılırsa, Hollanda, İngiltere, Fransa vb, ülkelerdeki burjuva devrimlerinde açık seçik görüldüğü üzere, devrim, birçok açıdan şiddetle bağlantılıdır. Birleşik Devletler’de köleliğin kaldırılmasına ondokuzuncu yüzyılın gördüğü en kanlı çatışma, Amerikan İç Savaşı eşlik etmişti. Rusya’da da feodalizmin sona ermesine savaşlar ve devrimler eşlik etti.

Yani, bu gelişmeler siyasi entrikacıların tezgahlaması değildi; tam tersine eski sistemin krizinin ve çağın sorunlarının evrimci yöntemlerle çözülmesinin olanaksızlığının bir sonucuydu. Halk devrimci  şiddete belli durumlarda, zengin olma ve sahip oldukları ayrıcalıkları hırsıyla gözü kararmış egemen sınıflar, halkın refahını ve esenliğini ihmal ettikleri zaman, başvurur. O zaman, mülksüz sınıfların kendi kaderlerini kendi ellerine almalarının dışında seçenekleri kalmamıştır. Yirminci yüzyılın Rus Devrimi’nin ana dersi budur.

Ayni zamanda, toplumsal devrim yalnızca şiddete ve özellikle silahlı şiddete de indirgenemez. Onun sonul amacı, yeni bir dünyanın temellerini döşemek, yalnızca toplumsal seçkinler için değil herkes için daha iyi yaşam koşulları yaratmaktır. Bu açıdan, böylesi devrimler aslında tarihin lokomotifidirler, onun ilerlemesini hızlandırırlar.

Ekim Devrimi Ne Getirdi

Farklı ülkelerin tarihi hep işçilerin kapitalizme karşı bir dizi mücadelesini kaydeder. Ama yalnızca Rusya’da bu eylemler, çok ileri bir karakter aldı. Bu durum, yirminci yüzyıl Rusya’sını, çağdaş dünyanın bütün ana sorunlarının kesişme noktası, kapitalizmin temel hastalığının, emek ve sermaye arasındaki çatışmanın çözümlendiği yer, dünyasal gelişmenin merkezi yaptı. Yalnızca Rusya’nın işçileri, sadece kapitalizmi devirerek değil, ama daha ilerici bir toplumsal sisteme – sosyalizme – geçişe başlayarak bu çatışmayı çözme istek ve kararlılığına sahiptiler.

Ondan önce gerçekleşmiş olan Paris Komünü gibi, Ekim Devrimi de iktidarı toplumun alt tabakalarının – işçilerin ve köylülerin ve onların çıkarlarını yansıtan aydın kesiminin – eline verdi. Devrim, sovyetleri siyasal iktidarın en demokratik biçimi olarak onayladı; savaş bitkini olan nüfusa uzun zamandır beklediği barışı kazandırdı, onlara toprak verdi, ulusal kendi kaderini tayin fırsatını tanıdı. Milyonlarca işçiyi, toplumsal yaratıcılıklarını hayata geçirebilecekleri bir düzeye yükselterek açıkça gösterdi ki, tarihin öznesi ve hareket ettirici gücü yalnızca “seçkinler” değildir.

Ekim Devrimi’nin sonucunda, dünyada, birbirinin karşısında ve birbirine denk iki toplumsal sistem ortaya çıktı ve bu durum insanlığın onu izleyen gelişmesini büyük ölçüde belirledi. Ekim Devrimi’nin etkisiyle ulusal kurtuluş hareketleri yükseldi ve kapitalist sistem kendi ,içinde reformlara gitmek durumunda kaldı. Rus Devrimi’nin darbeleri altında sömürge imparatorlukları darmadağın olurken, çoktan miyadı dolmuş monarşiler tamamen çöktüler.

Ekim Devrimi, uluslar-üstü ve inançlar-üstü birleştirici bir fikri, toplumsal kurtuluş ve toplumsal adalet fikrini harekete geçirdi. Bu fikir temelinde tarihte ilk kez, eşit haklara sahip halkların gönüllü birliği, SSCB ortaya çıktı. Ekim Devrimi’nden kaynaklanan fikir ve girişimler, bilimin ve sanatların Timirzayef, Vernadski, Platonof ve Mayakovski gibi dev isimlerinin amaç ve yaşamsal hedefleriyle uyum içinde idi. Ekim Devrimi’yle başlayan sosyalist geleceğe ilerleme, yirminci yüzyılın George Benrad Show, Picasso, Einstein ve Tsıolkovski gibi önde gelen şahsiyetlerince de aktif olarak desteklenmekteydi. 

Sovyet Tarihi Çeşitliliğe Sahiptir

Ekim Devrimi, Sovyet tarihinin başlangıcını temsil eder. Sovyet tarihi, yalnızca Nevski Bulvarı’nda pürüzsüz bir ilerleme biçimi değildi. Sovyet tarihinde muazzam başarıların yanında insanı dehşete düşüren trajediler vardır. Çok iyi biliyoruz ki, Rusya’nın çoğu vilayetinde iktidarın barışçıl biçimde işçilerin eline geçişinin ardından, yabancı müdahalelerin eşliğinde kanlı bir iç savaş, Beyaz Terör ve Kızıl Terör başladı.

Geçerli tarihsel deneyimlere  sahip olmayan Sovyet yöneticileri doğal olarak birçok yanlışlar yaptılar. Özel olarak belirtilmesi gereken bir hata, genel ulusal krizin bir ürünü olan “Savaş Komünizmi” siyaseti idi. Bolşevikler, haklı olarak, onu kesinlikle reddettiler ve Yeni Ekonomik Politika’ya (NEP) – sosyalizmin ilkeleriyle kapitalizmin ilkelerinin tarihte ilk kez başarıyla bir araya getirildiği modele - bilinçli bir geçiş yaptılar. NEP’in birçok özelliği daha sonra çeşitli Avrupa devletlerinin ve modern Çin’in kalkınması bağlamında yeniden uygulamaya sokuldu. Ayrıca NEP savaşın yaralarının hızla sarılmasına ve Rus ekonomisinde üretimin savaş-öncesi düzeye çıkmasına yardımcı oldu.  

Lenin, NEP deneyiminin ışığında Sovyet devletinin daha ileri gelişmesine yönelik, radikal ekonomik ve siyasal değişiklikler içeren bir plan hazırladı. Planlanan dönüşümler enerji üretiminin, kültür ve eğitimin gelişiminde atılımlar yapılmasını hedefliyordu, ki bu alanlar 20. yüzyılda canalıcı önem taşıyordu ve 21. yüzyılda da bu önemlerini koruyacaklar. Bu değişiklikler, işçileri devletin yönetimine çekerek ve partinin yenilenmesi yoluyla siyasal sistemin demokratikleştirilmesini öngörmekteydi. Bu bağlamda Lenin’in öngördüğü değişikliklerden biri Jozef Stalin’in genel sekreterlik görevinden alınmasıydı. Stalin ta o zamandan, vefasızlığını, kabalık ve görgüsüzlüğünü, ve erki kötüye kullanma eğilimlerini dışavurmaktaydı.

Ne yazık ki, bu planların kaderi uygulanamamak oldu. Ancak, Lenin’in ölümünün ardından kendini sağlama alan otoriter rejim, bir yandan amacının sosyalizm olduğunu ilan ederken öte yandan da sosyalizmle uyuşmayan bir sürü şey yaptı. Yurttaşların devrimle kazandıkları siyasal özgürlükler tamamen çiğnendi. Endüstrileşme ve zorla kolektifleştirme için fahiş bedel ödendi. Kısacası, devrimin ilk yıllarındaki halk erki giderek bürokrasinin ve onun lideri Stalin’in erkine dönüşerek dejenere oldu. Stalin döneminin yoğun ve toplu baskılarını, SSCB deki bireylerin ve de bir bütün olarak milliyetlerin haklarının çiğnenmesiyle birlikte, bir suç olarak değerlendiriyoruz. Bütün bunların devrimin ve sosyalizmin ideallerini gözden düşürdüğünü düşünüyoruz.

Bu verileri tanımakla birlikte, bilim adamı edasıyla savrulan yalanları ve Sovyet tarihinin tümünü hedef alan ve aptallaştırırcasına tek yanlı yapılan propagandayı yadsıyoruz. Bu çeşitliliğe sahiptir: Demokratik ve bürokratik eğilimler bu tarih boyunca birbirleriyle çatışma içinde oldular ve birbirlerinin yerine geçtiler. NEP döneminin özgürlüklerinin yerine Stalinist totaliterlik geçti; onu Hruşçof altında “buzların eritilmesi” izledi. Daha sonra, Brejniyef otoriterliği yerini, amacının insancıl ve demokratik bir sosyalizm yaratmak olduğunu iddia eden perestroykaya bıraktı.

Her ülkenin tarihi farklı tezlere ve bunların tartışılmasına açıktır. İngiliz ve Fransızların sömürgeci savaşlarındaki zalimlik ve Birleşik Devletler’deki kölelik, Sovyet gulaglarından daha iyi değildi. Ama bu durum bu ülkelerdeki toplumsal ve kültürel ilerlemeleri yadsımadı. O halde, faşizme karşı büyük bir zafer kazanmış, eşsiz bir kültür ve edebiyat yaratmış, geniş halk yığınlarının yaygın yararlandığı bir toplumsal refah sistemi kurmuş ve uzayda yolculuğa öncülük etmiş olan Sovyet halkı örneğinde de, bu ilerlemeler yadsınmamalıdır. Unutulmamalıdır ki, Ekim Devrimi, eşi benzeri görülmemiş bir yaratıcı enerjiyi açığa çıkardı. Halk yığınlarını yeni bir toplumun kuruculuğuna seferber etti;  birçok enternasyonalist ideali hayata geçirdi; Rus toplumunun devrim öncesinde en çok ezilen tabakalarını ulusal ve evrensel kültürün zirveleriyle tanıştırdı. Bilim ve teknolojideki en yeni gelişmelere hakim olmada kendini gösteren yığınların şevki de Sovyet tarihinden silinip atılamaz. Burada, milyonlarca Sovyet yurttaşının devrimci romantizmi ve kahramanlığı açıktır.

Sovyet Modeli Neden Çöktü

SSCB’de varolan toplumsal sistemin doğasına ilişkin bir dizi farklı görüşe sahibiz. Bununla birlikte, Ekim Devrimi’nden doğan halk erkinin, enternasyonalizmin, adalet ve hümanizmin ihmali ve yadsınmasının, sosyalizmi kurmakta olan bir toplum için önünde sonunda bir felaket anlamına geleceğinde anlaşmaktayız. Sovyetler Birliği’nde meydana gelen budur.

Totaliter rejim tarafından halkın yaratıcı girişiminin önüne dikilen engeller Sovyet ekonomisinin gelişme olanaklarını dramatik biçimde sınırladı. Tüketim mallarındaki yetersizlikler bunun karakteristik özelliklerinden biri idi. Sonuçta emekçi halkın refah düzeyini dünyanın gelişmiş ülkelerindeki düzeye yükseltmeyi beceremedik. Ve bu, Sovyet sisteminin çöküş nedenlerinden  biri oldu. 

Bir diğer çöküş nedeni, gerçek ekonomik ve siyasal demokrasinin yokluğu idi, ki bu durum, bir teknolojik ve enformasyon devrimi tüm dünyayı sarmaktayken özellikle dayanılmaz bir sorun haline gelmişti. Bunun bir sonucu bürokratik yetkililerin ve yönetici partinin işçilerden tamamen yabancılaşmasıydı. Bu yabancılaşmayı aşmak amacıyla Perestroyka döneminde ­başlatılan girişimler beklenilen sonuçları getirmedi. SSCB’nin ve Sovyet hükümetinin çöküşü bir gerçek oldu. SSCB’yi dağıtan siyasal güçler, bu durumdan Rusya’yı bir vahşi oligarşik kapitalizm yoluna sokmada yararlandı. Yığınsal işsizlik, nüfusun yaşam standartlarının düşmesi, derin toplumsal tabakalaşma, yükselen milliyetçilik ve suçlarda artış bunun ifadesi oldu.

Sovyet toplum modelinin başarısızlığı Ekim Devrimi’nin ideallerinin yanlışlığını göstermez. Aynen, Hristiyanlığın fikirlerinin ­­ Engizisyon uygulamalarından sorumlu tutulamayacağı gibi, Stalinist totaliterlik de devrimin ideallerini yok edemezdi. Bir tarihsel dava olarak sosyalizm bir anda hayata geçirilemez. Yeni bir genç kuşak ortaya çıkıyor, bu gençler kapitalizmi bir sistem olarak benimsemiyorlar. Bu kuşağın Ekim Devrimi’nin inanç ve ülkülerine yeni bir hayatiyet vereceğine umut beslememiz için her neden var.

Çağdaş Rusya’nın Büyüklüğü Neye Bağlıdır

Ekim Devrimi’nin fikirleri yalnızca proleter enternasyonalistlerini değil, aynı zamanda Rus devletinin kuvvetlendirilip geliştirilmesinden yana olanları da birleştirmişti. Bu fikirler, Rusya’nın ulusal kültürünü önce ülke sınırlarının sona erdiği bölgelere kadar taşımayı ve diğer ülkelere götürmeyi, yurtsever duyguları paylaşan ve Sovyet anayurdunu muhtemel saldırganlara karşı savunmayı amaçlayan insanların önünü açtı. Bu duygunun gücü özellikle SSCB’nin egemenliğinin ve Ekim Devrimi’nin kazanımlarının savunulduğu Büyük Yurtsever Savaş sırasında görüldü.

Ekim Devrimi, ulusal kalkınmada alternatif, kapitalist olmayan bir yol öneren Rus halkının ruhunun yüceliğini gösterdi. Devrimi aşırıların bir komplosu olarak görmek, tarihin anti-Rus yorumunu yapanların değirmenine su taşıdığı için tehlikelidir de. Bu tarih anlayışı, ne yapacağı kestirilemediği için Rusya’yı dünyaya süregen bir tehdit olarak algılar. Bu anlayış sahipleri, Rusya’dan yalnızca olumsuzluklar geleceğini öngörür; bu yüzden de ülkenin dizginlerinin sıkı tutulmasını ve doğal zenginliklerinin, enerji potansiyelinin ve entelektüel kaynaklarının kontrolünü ve sömürülmesini savunur.

Günümüz Rusya’sı bu tür provokatif açıklamaları aklıbaşında değerlendirmek ve kendi yolundan sağlam adımlarla ilerlemek durumundadır. Rusya’nın yüceliği yabancı örnekleri körü körüne kopyalamakta olmadığı gibi, başka halklar karşısında kibirlenmekte hiç değildir; o yücelik, dünya uygarlık ve kültürünün geliştirdiği bilgi ve deneyimlerin köklü bir şekilde özümlenmesi kadar kendi halkının yeteneklerine ve yaratıcı gücüne dayanmada yatmaktadır.

Rusya, yeniden büyük bir güç olacak kapasiteye sahiptir, onun hasımları bunu dikkate almak zorunda kalacaklardır. Ama bu yalnızca bu ülke, yoksulluğun ve nüfustaki derin toplumsal tabakalaşmanın üstesinden gelirse, kendi yurttaşlarının yaşamını niteliksel olarak iyileştirebilirse, onların toplumsal ve demokratik haklarını genişletebilir ve tarihsel geçmişten  en iyi öğeleri koruyabilirse mümkün olacaktır.

* * *

Ekim Devrimi’nin tarihsel önemini abartmak zordur. Onun yarattığı olumlu sonuçlar ortadadır. İnsanlığın üçte biri bu devrimin açtığı kapıdan geçmiş, bir yere kadar bu yolda yürümüştür. Bugün birçok ülke geçmişin yenilgi ve trajedilerinden dersler çıkararak bu ilerlemeyi, sürdürmektedir. Ekim Devrimi göstermiştir ki, başka, daha adil bir dünya mümkündür. Bir dizi toplumsal ve siyasal kuvvet, ülkeler ve halklar, şimdi bu dünyaya doğru çabalamaktadır. Bu, özellikle Latin Amerika’da ve Asya’da bir dizi ülkede görülen yeni bir devrimci dönüşüm dalgasında kendini göstermektedir.

Ekim Devrimi bizim kaderimizdi ve kaderimiz olarak kalmayı sürdürecektir ve biz Rus tarihin bu canalıcı önem taşıyan parçasını yadsıyamayız.  Her yerde her zaman yanlışlar yapılıyor, yapıldı ve geçmişin büyük devrimleri de ne yazık ki yanlıştan kaçamadı. Yine de, bu devrimlerin yıldönümü kutlamaları, devlet düzeyi de dahil tüm ülkelerde yapılmaktadır. Bir tek Rusya’da bu böyle değil. Rusya’da ülkenin devrimci geçmişine çamur atmaya devam ediliyor.

Ekim Devrimi’nin doksanıncı yıldönümü kutlamalarının arifesinde bu uygulamaya karşı bizler sesimizi yükseltiyoruz  ve diyoruz ki, halk devrimci tatillerine sahip olmalı ve Ekim Devrimi’nin gerçeği onlara geri dönmelidir. Unutulmamalıdır ki, biz, tarihinde kendi büyük devrimi yer alan bir ülkeye aitiz. Onunla onur duyabiliriz ve onur duymamız gerekir.

1. Arslanov V., Sanat Dr., Profesör, Rusya Öğrenim Akademisi

2. Bagaturiya G., Felsefe Dr. Profesör, Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi

3. Buzgalin A., Ekonomi Dr., Profesör, Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi

4. Dzarasov S., Ekonomi Dr., Rusya Bilimler Akademisisi

5. Galkin A., Tarih Dr., Profesör, Rusya Bilimler Akademisi

6. Istyagin L., Tarih Dr., Rusya Bilimler Akademisi

6. Kelle V., Felsefe Dr., Rusya Bilimler Akademisi

7. Kolganov A., Ekonomi Dr. Lomonosov Moskova Devlet Üniversitesi

8. Loginov V., Tarih Dr., Profesör, Rusya Öğrenim Akademisi

9. Medvedev R., Tarih Dr.

10. Rudyk E., Ekonomi Dr., Rus Emek Akademisi

11. Serebrykova Z., Tarih Dr.

12. Shatrov M., yazar

13. Slavin B., Felsefe Dr. Profesör, Moskova Devlet Pedagoji Üniversitesi

14. Smolin O., Felsefe Dr.­ Profesör, milletvekili

15. Voeikov M., Ekonomi Dr. Rusya Bilimler Akademisi

16. Vorobiev A., Akademisyen, Rusya Bilimler Akademisi

10 Kasım 2009