Gotha  Eleştirisi'nde mübadele
           
          Yusuf  Zamir
          “Üretim araçlarının ortak mülkiyetine dayanan  kooperatif bir toplumda üreticiler ürünlerini mübadele etmezler... 
             
  “Bireysel üreticinin topluma verdiği, kendi bireysel emek miktarıdır. Örneğin  toplumsal işgünü bireysel çalışma saatlerinin toplamından oluşur. Bireysel  üreticinin bireysel emek zamanı, onun toplumsal işgününe katmış olduğu  bölümdür, onun toplumsal işgünündeki payıdır. Bireysel üretici, toplumdan  (ortak fonlar için sarfetmiş olduğu emeğin indirimi yapıldıktan sonra) şu kadar  emek miktarı katmıştır diye bir sertifika alır. Bu sertifika ile toplumsal  stoklardan aynı emek miktarına mal olmuş tüketim araçları çeker. Topluma bir biçimde  verdiği aynı emek miktarını, ondan başka bir biçimde geri alır. 
   
  “Açıktır ki burada, eşit değerlerin mübadelesi söz konusu olduğu kadarıyla,  meta mübadelesini düzenleyen ilkenin aynısı geçerlidir. İçerik ve biçim  değişmiştir. Çünkü bu değiştirilmiş koşullar altında, birincisi, kimse  emeğinden başka bir şey veremediği gibi, ikincisi, bireylerin mülkiyetine de  bireysel tüketim araçlarından başka hiçbir şey geçemez. Ama tüketim araçlarının  bireysel üreticiler arasında dağıtımı açısından bakıldığında, eşdeğer metaların  mübadelesindeki aynı ilke geçerlidir. Bir biçim altındaki belli bir miktar  emek, başka bir biçim altındaki eşit miktar emek ile mübadele edilir.” (K.  Marks, “Gotha Programının Eleştirisi”, 1875, MESY, İng., c. 3, s. 17-18.) 
   
  Gotha Eleştirisi'nde Marks,  “mübadele”yi bazı yerlerde lâfzi-literal anlamda, bazı yerlerde de ekonomi  politiğin teorisini yaptığı “mübadele ilişkisi”ne referansla kullanmıştır. Her  bir kullanım, birbirinden niteliksel olarak farklı iki ayrı üretim tarzından  birine işaret eder. 
   
            Bu farklılığı görmek için, yukarıda “mübadele etmek” fiilinin iki ayrı anlamda  nasıl kullanıldığına bakalım: 
   
            1. “Mübadele etmek” fiilinin ekonomi politik bağlamda kullanımı: “Üretim  araçlarının ortak mülkiyetine dayanan kooperatif bir toplumda üreticiler  ürünlerini mübadele etmezler.” 
   
            Bu cümle, bütün aşamalarıyla komünist toplumun genelini, kapitalist topluma  referansla, negatifinden tarif etmektedir. Cümledeki negatif belirlemenin ima  ettiği alt önerme şudur: “Üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan  kapitalist toplumda üreticiler ürettikleri metaları mübadele ederler.” 
   
            Görüldüğü gibi “mübadele etmek” fiili, hem alt önermede hem de alt önermeyi  çıkardığımız asıl cümlede kapitalist toplumdaki mübadele ilişkisine atfen  kullanılmıştır. 
   
            2. “Mübadele etmek” fiilinin lâfzi anlamda kullanımı: “Bir biçim altındaki  belli bir miktar emek, başka bir biçim altındaki eşit miktar emek ile mübadele  edilir.” Fiilin buradaki kullanımı doğrudandır, ekonomi politiğin  kavramlaştırdığı mübadele ilişkisine herhangi bir atıf yoktur. 
   
            Ekonomi politiğin teorisini yaptığı mübadele ilişkisi, doğrudan  üreticiler ile üretimin maddi koşullarının birbirinden ayrı olduğu, insanların  kendi faaliyetlerine değil, fakat yabancılaşmış faaliyetin insanlara hükmettiği kapitalist toplumdaki sapkın toplumsal ilişkilerden biridir. 
   
            Kapitalist toplumda maddi yaşamı üretme faaliyeti, insanlardan koparak  “ekonomi” denilen otonom bir toplumsal iktidar alanı yaratmıştır. İnsana  yabancılaşmış emek faaliyeti, bu otonom alan içinde, özel mülkiyet, meta,  değer, para, piyasa, ücretli emek, sermaye gibi insana aykırı toplumsal ilişki  biçimleri halinde belirir. Bütün bu toplumsal ilişki biçimleri, birbirleriyle  karşılıklı etkileşim içinde olarak ama kendi özgül tarzlarıyla, insanlar  üstünde gayri şahsi bir toplumsal tahakküm kurarlar. Ekonomi politik,  yabancılaşmış emek faaliyetinden doğan bu sapkın toplumsal ilişki biçimlerinin  insanlar üstünde kurduğu gayri şahsi tahakkümün işleyişini teorize eder. 
   
            Kapitalist toplumdaki mübadele, insanların iradesi dışında, dolayısıyla mistik  bir toplumsal süreç olarak gerçekleşir. Bu mistik mübadele sürecini  gerçekleştiren, insana yabancılaşmış faaliyetin vahşi iradesidir; ekonomi  politiğin diliyle konuşursak, değer yasasının otonom işleyişidir. 
   
            Komünist toplumda ise doğrudan üreticiler ile üretimin maddi koşulları  birleşmiş olduğu için faaliyetin insana yabancılaşmışlığı ortadan kalkmıştır.  Faaliyetin tamamı, artık komünalleşerek insana geri dönmüş, yani komünal  iradenin kontrolü altına girmiştir. Artık maddi yaşamı üretme faaliyetinin  insanlardan koparak “ekonomi” denilen otonom bir iktidar alanı yaratması  yoktur. Yabancılaşmış emek faaliyetinin ortadan kalkmasıyla birlikte,  yabancılaşmış emekten doğan insana aykırı toplumsal ilişkilerin insanlara  hükmetmesi de ortadan kalkmıştır. 
   
            Komünist toplumda faaliyet, artık komünal iradenin doğrudan fiile çıkışı olarak  gerçekleşmektedir. Komünist toplumda komünal bireyler komünal faaliyetlerini  doğrudan doğruya kendileri düzenlemekte, bu kapsamda emek faaliyetlerini de  doğrudan doğruya kendileri, yalın-saydam anlamıyla, mübadele etmektedirler. 
   
            Yukarıdaki iki ayrı niteliksel durumda, mübadeleyi sürdüren iradelerin farklı  olmasının yanı sıra, mübadele edilenler de birbirlerinden farklıdır: 
   
            Kapitalist toplumda, yabancılaşmış emek koşullarına özgü mübadele ilişkisi  içinde mübadele edilen, bireysel üreticilerin emek faaliyetlerini içinde  soğurmuş olan metalardır: “Üretim araçlarının özel mülkiyetine dayanan  kapitalist toplumda üreticiler ürettikleri metaları mübadele ederler.” 
   
            Komünist toplumun ilk aşamasında ise, komünal emek koşulları içinde mübadele  edilen, doğrudan doğruya komünal üreticilerin emek faaliyetleridir: “Bir biçim  altındaki belli bir miktar emek (faaliyeti- YZ),  başka bir biçim altındaki eşit miktar emek (faaliyeti - YZ) ile mübadele edilir.” 
   
            Ancak aynı niteliklerin eşit miktarları birbirleriyle doğrudan doğruya mübadele  edilebilir. Bu nedenle, kapitalist toplumdaki bireysel emekler üretimde fiilen  harcanırken henüz toplumsal olmadıkları için, yani aynı niteliği taşımadıkları  için birbirleriyle doğrudan doğruya mübadele edilemezler. Bu sorunun çözümü,  binlerce yıldır gelişegelen meta mübadelesi işleyişindedir. 
   
            Meta mübadelesinde, yalıtık birimlerde fiilen harcanan özel emek miktarları  değil, fakat o özel emek miktarlarını içinde soğuran metalar mübadele sürecine  girer. Metaların birbirleriyle mübadelesi, metaların piyasa curcunası içinde  oluşan mübadele oranları, yani mübadele değerlerine göre yapılır. 
   
            Değer, kendi başına ele alındığında, sırf bir soyutlamadır. Metaların değeri,  kendisini ampirik olarak, metaların mübadele süreci içinde oluşan mübadele  değerlerinde gösterir. Metaların mübadele değerlerinin, yani metaların  birbirleriyle mübadele oranlarının fiilen hangi rakamsal değerlerde tahakkuk  ettiği, ancak metaların mübadele işleminin tamamlanmasıyla belli olur.  Dolayısıyla, bir metaın üretiminde harcanan özel emek miktarının ne kadarının  toplumsal olarak gerekli sayıldığı, yani ne kadarının, o metaın değerinde  temsil edilerek soyut toplumsal emek mertebesine yükseldiği, ancak metalar  satıldıktan sonra toplumsal bir gerçeklik haline gelir. 
   
            Komünist toplumun ilk aşamasında ise mübadele edilen, yalıtık bireylerin emek  ürünleri değil, fakat komünal bireylerin fiilen harcadıkları emeğin eşit  miktarlarıdır. Komünal bireylerin harcadığı emeklerin eşit miktarları  birbirleriyle doğrudan doğruya mübadele edilebilmektedir. Çünkü her komünal  bireyin harcadığı emek, vazedilişi itibarıyla daha baştan toplumsal emektir,  yani aynı niteliktedir. 
   
            Komünist toplumda insanın işgücü meta olmaktan kurtulmuş, insanın yaratıcılık  kapasitesi olarak insana geri dönmüştür. Dolayısıyla komünist toplumda komünal  birey topluma işgücü metaı verip, karşılığında ücret almaz. Komünist toplumun  ilk aşamasında komünal birey, topluma, üretimde fiilen harcadığı toplumsal emek  zamanını verir. Komünal bireyin emek faaliyeti daha baştan toplumsal olduğu  için, harcadığı emek zamanı doğrudan doğruya toplam toplumsal emek zamanının  bir parçasıdır. 
   
            Komünal toplumun ilk aşamasında komünal bireyin topluma verdiği toplumsal emek  miktarından komünal fonlar için belli kesintiler yapılır. Komünal üretici,  çalışmasının geriye kalan kısmı için toplumdan “şu kadar (toplumsal - YZ) emek miktarı katmıştır diye bir  sertifika alır”. Böylece, sertifikadaki toplumsal emek miktarına eşit miktarda  toplumsal emeğe mal olmuş tüketim araçlarını toplumsal stoklardan çekmeye hak  kazanır. 
   
            Komünal bireyin toplumdan aldığı sertifika, para değildir. Bu sertifikalarla  bireysel tüketim araçlarından başka hiçbir şey alınamaz. 
   
  “Toplumsallaştırılmış üretimde para-sermaye ortadan kalkmıştır. İşgücü ve  üretim araçlarını farklı üretim dallarına toplum dağıtmaktadır. Üreticiler, ...  tüketim mallarının toplumsal arzından (harcadıkları toplumsal - YZ) emek zamanlarına tekabül eden bir  miktarı çekme hakkını kendilerine tanıyan bir kağıt kupon alırlar. Bu kuponlar  para değildir. Bunlar dolaşıma girmezler.” (K. Marks, Kapital, İng., c. 2, s. 362.) 
   
            Komünist toplumun ilk aşamasında “eşit değerlerin mübadelesi söz konusu olduğu  kadarıyla, meta mübadelesini düzenleyen ilkenin aynısı geçerlidir”. 
   
            Komünist toplumun ilk aşaması ile meta mübadelesinde aynı olan ilke, eşit  miktardaki toplumsal emeğin birbirleriyle mübadele edilmesidir. Bu ilkenin her  iki farklı niteliksel durumda da geçerli olması, gevşek aklın hezeyan ettiği  gibi, komünist toplumun ilk aşamasında değer yasasının çalıştığı anlamına asla  gelmez. 
   
            Kapitalist toplumda eşdeğerliler birbirleriyle mübadele edilir ilkesinin hayata  geçmesi için, yalıtık birimlerde harcanan özel emeklerin önce meta, değer,  para, piyasa gibi dolambaçlı-mistik süreçlerden geçerek “toplumsal emek” payesi  kazanması gerekir. 
   
            Komünist toplumda ise eşdeğerliler birbirleriyle mübadele edilir ilkesinin  hayata geçmesi için bireysel emeklerin önce bu sapkın süreçlerden geçmesine  gerek yoktur. Çünkü komünist toplumdaki bireysel emekler daha baştan toplumsal  emek olarak vazedilmiştir. Onun için komünist toplumdaki bireysel emek, değer  yasasının “toplumsallaştırıcı” işleyişine maruz kalmaksızın, başka bir biçim  altındaki eşit miktarda toplumsal emek ile doğrudan doğruya mübadele  edilebilir. Komünist toplumdaki mübadelenin bu doğrudanlığından ötürü,  eşdeğerliler birbirleriyle mübadele edilir ilkesi ile pratik çatışma halinde  değildir. 
   
            Meta mübadelesinde metaların birbirlerinin ne kadarının eşdeğeri olduğunu tayin  eden irade, değer soyutlamasının gayri şahsi toplumsal iradesidir. Pazarda  karşı karşıya gelen iki mübadelecinin sahibi oldukları metaları anlaştıkları  bir oranla mübadele etmeleri, sanki onların “özgür” iradelerinin bir tecellisiymiş  gibi görünür. Ancak tekil değil de binlerce durumda yapılan pazarlıklar dikkate  alındığında, her tekil durumda anlaşmaya varılan mübadele oranlarının, aslında  “toplumsal olarak gerekli emek” standardı etrafında döndüğü görülür. 
   
            Demek ki, bir metaın ne kadarının öteki metanın eşdeğeri olduğunu,  mübadelecilerin “özgür” iradesi değil, fakat mübadelecilerin iradesi dışında  gelişen dolambaçlı-mistik süreçlerin ortaya çıkardığı toplumsal olarak gerekli  emek standardı tayin eder. Bu dolaylı işleyişten ötürü, meta mübadelesi  koşullarında, eşdeğerliler birbirleriyle mübadele edilir ilkesi ile pratik  çatışma halindedir. “Meta mübadelesinde ... eşdeğerlilerin mübadelesi ancak  ortalama olarak vardır, tekil durumlarda yoktur”. 
   
            Dahası, komünist toplumun ilk aşamasında “meta mübadelesini düzenleyen  ilke”nin, yani toplumsal emeğin eşit miktarlarının birbirleriyle mübadelesinin  geçerliliği, sadece “tüketim araçlarının bireysel üreticiler arasında dağıtımı”  ile sınırlıdır. Çünkü bu ilke, özel mülkiyetin, metaın, değerin, paranın,  piyasanın, ücretli emeğin, sermayenin olmadığı, tamamen değiştirilmiş bir  sahnede hayata geçmektedir. 
   
  “Bu değiştirilmiş koşullar altında, birincisi, kimse emeğinden başka bir şey”  veremez. Komünist toplumda kimse, başkalarının emek ürünlerini özel mülkiyet  biçimi altında sahiplenip biriktiremez. Onun için kimse topluma eşdeğer olarak  kendi emeğinden başka hiçbir şey, örneğin mülkiyetine geçirdiği başkalarının  emek ürünlerini veremez. 
   
  “İkincisi, bireylerin mülkiyetine de bireysel tüketim araçlarından başka hiçbir  şey geçemez.” Komünal bireyler, toplumdan sadece bireysel tüketim araçları  alabilir. Kimse komünal mülkiyetten üretim aracı koparıp özel mülk haline  getiremez.  
           
            (Yusuf  Zamir’in bu yazısı  Enternasyonal Forum’da da yayınlanmıştır.) 
        25 Ocak 2011            |