Tam komünizme kadar proletarya diktatörlüğü mü 
          Yusuf  Zamir’in Enternasyonal Forum’da çıkan yazısını sitemizde yayınlıyoruz           
          Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi’ni kuran  kadronun ideolojik formasyonu, esas olarak, İkinci Enternasyonal şemsiyesi  altında biçimlenmiştir. Lenin kuşağı, Marks’ın teorik mirasının tamamına  ulaşamamış ve zihinsel gıdasını daha ziyade Kautski’nin, Plekhanov’un  pozitivist yorumlarından almıştır. 
             
            İkinci Enternasyonal’in pozitivist yorumu, Marks’ın yabancılaşmış faaliyet  eleştirisinin içinde ilerlediği zihinsel güzergâhı yığınsal-pratik eleştiri  yoluyla gerçek dünyada fiilen açmak yerine, yani yığınsal-pratik eleştiri  yoluyla yabancılaşmış faaliyetin bütünsel inkârına doğru yürümek yerine,  iktidarı bir biçimde devralarak mevcut yabancılaşmayı devlet eliyle yeniden  düzenleme siyasetini savunmuştur. 
   
            İkinci Enternasyonal saflarındaki ortalama algılama, iktidarın ele  geçirilmesinden sonra ekonominin devlet mülkiyeti altında yeniden örgütleneceği  kısa bir geçiş sürecini takiben komünist toplumun ilk aşamasının başlayacağı  şeklindedir. Komünist toplumun ilk aşamasına geçişin aslında koskoca bir  dünya-tarihsel toplumsal devrim dönemini gerektirdiği idrak edilemediği için,  siyasal devrimle kurulacak olan proletarya diktatörlüğü ile komünist toplumun  ilk aşaması özdeşleştirilmiştir. 
   
            Lenin, proletarya diktatörlüğü ile komünist toplumun ilk aşamasını örtüştüren  İkinci Enternasyonal zihniyetini, Marks’tan dayanak getirmeye çalışarak şöyle  savunmuştur: 
   
  “Marks Gotha Programının Eleştirisi’nde  şöyle yazar: ‘Kapitalist toplum ile komünist toplum arasında, birinden ötekine  devrimci dönüşüm dönemi yer alır. Buna bir de siyasal geçiş dönemi tekabül eder  ki, bu dönemde devlet proletaryanın devrimci diktatörlüğünden başka bir şey  olamaz.’ Şimdiye kadar bu doğru, sosyalistler arasında tartışma götürmemiştir.  Bu doğru, muzaffer sosyalizmin gelişerek tam komünizme varmasına kadar devletin  var olacağı olgusunun kabul edilmesini de içerir.” (V. İ. Lenin, “Ulusların  Kaderlerini Tayin Hakkı Üzerine Tartışmanın Özeti”, Ekim 1916, Toplu Yapıtlar, İng., c. 22, s. 323.) 
   
            Lenin’in kullandığı İkinci Enternasyonal terminolojisine göre, komünist  toplumun ilk aşamasına “sosyalizm”, ilk aşamadan sonrakine ise “tam komünizm”  denir. 
   
            Marks, proletarya diktatörlüğünü, kapitalist toplumdan komünist toplumun ilk  aşamasına geçişin yaşanacağı toplumsal devrim dönemine yerleştirmiştir. (Bknz:  “Sosyalizmin komünizmden farkı (!)” başlıklı yazı) 
   
            Yukarıdaki alıntıda ise Lenin, proletarya diktatörlüğünü, geçişin yaşanacağı  toplumsal devrim döneminden çekip uzatarak komünist toplumun ilk aşamasının  sonuna kadar götürmüştür. 
   
            Lenin aynı teorik tutumu Devlet ve Devrim’de  de sürdürmüştür: 
   
  “Komünizmin ‘üst’ evresi gelinceye kadar, sosyalistler toplumdan ve devletten  emek ve tüketim ölçüsü üzerinde en sıkı denetim uygulamalarını isterler. Fakat  bu denetim kapitalistlerin mülksüzleştirilmesiyle, kapitalistler üzerinde işçi  kontrolünün kurulmasıyla başlamalı ve bürokratlar devleti tarafından değil,  fakat silahlı işçiler devleti tarafından uygulanmalıdır.” (V. İ. Lenin, “Devlet  ve Devrim”, Ağustos - Eylül 1917, Toplu  Yapıtlar, İng., c. 25, s. 474-475.) 
   
  Devlet ve Devrim’e göre, “silahlı  işçiler devleti”, “komünizmin ‘üst’ evresi gelinceye kadar”, yani komünist  toplumun ilk aşamasının sonuna kadar sahnededir. Görüldüğü gibi, sosyalizm  proletarya diktatörlüğüdür safsatasının “kitapta yeri” vardır! 
   
            Komünist toplumun ilk aşaması ile proletarya diktatörlüğünü özdeşmiş gibi gösteren  takma aklın dayanaklarından biri de şudur: 
   
  “Kautski’ye göre, sosyalizmde madem ki seçilmiş görevliler kalacaktır, o halde  memurlar da bürokrasi de kalacaktır! İşte yanıldığı yer tam da budur. Marks,  Komün örneğine referans vererek göstermiştir ki, sosyalizmde görevliler,  seçimle iş başına gelmelerinin yanı sıra, ayrıca her an görevden geri çağrılma  ilkesi uygulandığı ölçüde, maaşları ortalama bir işçi ücreti düzeyine  indirildiği ölçüde ve parlamenter kurumlar yerine ‘aynı anda hem yürütmeci hem  de yasamacı olan işlek yapılar’ geçtiği ölçüde ‘bürokrat’ olmaktan, ‘memur’  olmaktan çıkarlar.” (V. İ. Lenin, “Devlet ve Devrim”, Ağustos - Eylül 1917, Toplu Yapıtlar, İng., c. 25, s. 492.) 
   
  “Marks, Komün örneğine referans vererek göstermiştir ki, sosyalizmde görevliler  ...” ifadesi, Marks’ın Paris Komünü’nü komünist toplumun ilk aşaması olarak  gördüğü yolunda bir izlenim uyandırmaktadır. Devlet ve Devrim, uyandırdığı bu izlenimle, Marks’ın söylemediğini  söylemiş gibi göstermiştir. 
   
            Marks, Paris Komünü’nü, komünist toplumun ilk aşaması olarak asla görmemiştir.  Marks, Paris Komünü’nü, proletarya diktatörlüğü girişimi olarak  değerlendirmiştir. Paris Komünü, sınıfsız, devletsiz insanlığa açılan koskoca  dünya-tarihsel geçiş döneminin, yani toplumsal devrim döneminin ilk şafağıdır. 
   
            Görevlilerin seçimle iş başına gelmesi, her an görevden geri çağrılabilmeleri,  maaşlarının ortalama bir işçi ücreti düzeyinde olması, parlamenter kurumların  yerini “aynı anda hem yürütmeci hem de yasamacı olan işlek yapılar”ın alması,  Paris Komünü pratiğinin proletarya diktatörlüğünü hayata geçirme yolundaki  harikulade buluşlarıdır. 
   
            Bu önlemler, sosyalist ya da komünist toplumsal devrim döneminin başlarındaki  önlemlerdir. Dünya-tarihsel toplumsal devrim ilerledikçe, bu önlemler de  aşılacak, defalarca yepyeni çözümler bulunacak ve onlar da aşılacaktır. 
   
            Bütün aşamalarıyla komünist toplum sınıfsız, devletsiz bir toplumdur.  Dünya-tarihsel toplumsal devrim dönemi tamamlanıp komünist toplumun ilk  aşamasına varılınca, ne Paris Komünü tipi önlemlerden ne de mücadele  derinleştikçe bulunacak başka yaratıcı çözümlerden, ne proletaryadan ne de  diktatörlüğünden eser kalacaktır. 
   
        Paris Komünü’nün getirdiği işleyişleri komünist toplumun ilk aşamasındaki  işleyişlermiş gibi sunmak vahim bir teorik kargaşaya yol açmıştır.  
          Yusuf Zamir
          20 Aralık 2010
           |